Bir doktorun Kobanê güncesi 2: Sınırın sıfır noktası, Kobanê…

1KOBANEÇok değil, bir ay önce geldiğim Kobanê ile bugünkü Kobanê, ne de farklı konuşur olmuş böyle. Tıpkı yaralı YPG savaşçısının dediği gibi ‘Kobanê iro xemgine’ bir Kobanê hüznü kaplıyor bütün bedenimi bu gelişimde. Kobanê’de hava kurşun gibi ağır.


Bomba ve silah sesleri artık şehir merkezinden çok net duyuluyor, tüm korkunçluğuyla. Bir ay önce tanıştığım doktorlarla bir ay sonraki karşılaşma arasında yaşanan duygu farklılığı, cümlelerle anlatılır gibi gelmiyor bana. Arada derin bir yara. Gözleri dağlayan, yürekte akan, akmaktan utanan bir yara. Hekimlik insanı yaşama bağlamaktır ya, ondan terk etmiyorlar, direnişin sembolü Kobanê’yi, Kobanê’li doktorlar. Nasılsın sorularına büyük bir coşkuyla iyiyiz deseler de gözleri başka konuşuyor. Kendiliğinden bir sınır koyuyor araya. Yalnızlığın yarası bu, kimsesizliğin, karşılaştıkları vicdansızlığın yarası. Gelmiş geçmiş dünyanın en büyük vahşet örgütüne karşı bu denli yalnız kalmış olmanın açtığı bir yara. Gözlerden akan kan, yürekte volkan. Sık sık yaralı geliyor Kobanê hastanesine ve hepsi birden acile yöneliyor, ilk acil müdahale yaptıktan sonra en yakın yer olan Suruç Devlet Hastanesine yönlendiriyorlar. Böyle bir atmosferde, bir yandan şehre inen bomba sesleri arasında nasılsınız muhabbetinin değerini varın siz hesaplayıverin gayri. Ki nasılsınız sorusuna cevap ver(e)miyorlar, çoğu zaman. Çünkü Kürdün dünyadaki yalnızlığını en çok burada yüreklerine değin hissediyorlar, yaşıyorlar. Ne deseler olmuyor, ne deseler olmayacak. Yaklaşık 2 yıldır verilen ve dünyada eşi az görülen bu direnişe belki de son 15 gündür direnişin en büyüğünü göstererek devam ediyorlar. DAİŞ vahşet sürüsünün bütün cephelerdeki (Irak-Suriye) gücünü ve tekniğini Kobanê çevresine topladığını ve bütün vahşetiyle saldırdığını söylüyorlar, söz arası ağızlarından kaçırırcasına bir ruh haliyle. Umut dersen dimdik ayakta. Kanımızın son damlasına kadar direneceğiz, kimsenin kuşkusu olmasın diyorlar. Bir önceki gelişimde hiç tanık olmadığım kadar kahkaha, neşe, türkü, bağlama ve marşlar söyleniyor. Ve böyle veriyorlar sağlık hizmetini de. Ama artık tehlikenin çok ama çok yakınlarında olduğunu da bize istem dışı da olsa sezdiriyorlar. Seziyoruz anlayacağınız.  Derken bir bomba sesi daha yanı başımızda yankılanıyor. Ardı sıra Kobanê sokaklarında binler beliriyor aynı anda, ‘biji berwxedana Kobanê[1]’ sloganlarıyla. Başta HDP’nin olmak üzere neredeyse bütün Türkiye sol hareketlerin bayrak ve flamaları Kobanê sokaklarında direnişe destek veriyor, büyük bir coşkuyla. TC’nin bütün engellemelerine inat sınırları alt üst ediyorlar. Anlamsızlaştırıyor bu güzel dayanışma, çizilen bütün yapay sınırları.

Ama her nedense buradan baktığın zaman, yani Kobanê’li doktorların yanından izlediğin zaman, aynı coşkuyu yakalayamıyorsun.  Dün gece İstanbul bileşenleri olarak sınırın sıfır noktasında nöbetteyken yazdığım ‘her yer Kobanê her yer direniş’ cümleleri bir gün sonra birden anlamsızlaşıveriyor beynimde ve yüreğimde. Sanırım geç kaldık, sanırım geç kalındı. Sanırım insanlık Kobanê’de utanıyor, lakin ben utandım, utanmaktayım şu an Kobanê’deki olma halimle.

Yapılacak ne diye sorar isek, YPG medya sorumlusu Polat Can’ın son röportajına bakmak yeter sanırım: ‘Biz halkımızın umudunu kaybetmesini istemiyoruz fakat durum kötü’.

Evet, Kobanê direniyor ama insanlık sürünüyor. Bir an önce bu direnişe çok ciddi bir kamuoyu yaratarak, bölgenin ve tüm dünyanın dikkatini buraya çekerek en azından Rojavanın kendi içinde dayanışması için kanallar oluşturmasına destek olunmalı ve Kobanê’ ye teknik desteğin sağlanması için çaba harcanmalıdır.

İrade direniyor, modernizm yarattığı tekniğiyle birlikte utanıyor.

Ayağa kalk insanlık, değil yarın sabaha çok geç olabilir.

Sadık ÇAYAN

26.09.2014 / Kobanê

YARIN: Medeniyet sana lanet…

[1] Yaşasın Kobanê direnişi

Read Previous

ÇHD Suruç/Kobanê sınır hattı raporu

Read Next

Bir doktorun Kobanê güncesi 3: Medeniyet sana lanet…