Türkiye’deki Afgan mültecilerin durumu

Afgan sığınmacı ve mültecilere yönelik Mayıs 2013 tarihinden günümüze uygulanan bu politikanın aşama itibariyle giderek ayrımcı bir uygulamaya dönüştüğünü söylemek mümkün.

BMMYK verilerine göre 2012 yılı içinde 30.000 civarında yeni sığınma talebi alındı ve bunlar içinde en büyük grubu Afgan gelen sığınmacı ve mülteciler oluşturuyordu. Uzun yıllardır giderek artış gösteren Afganların gelen sığınma taleplerine bakıldığında aslında Afgan sığınmacıların geldiği kaynak ülkenin İran olduğu anlaşılmaktadır. Başvuruların büyük bir kısmı aslında uzun yıllardır İran’da yaşayan ve hatta ikinci ve üçüncü jenerasyonları İran’da doğup büyümüş Afganlar olunca ve sayıları sürekli artış gösteren Afgan sığınmacı ve mültecilerin Türkiye’de başlı başına kurumsal bir iltica mekanizmasının bulunmayışı nedeniyle mevut işleyişi de felç edebileceği kaygısı ve 11 Nisan 2013 tarihinde yürürlüğe giren 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun sağlayabileceği koruma imkanları da gözetilerek BMMYK Türkiye Ofisi tarafından sadece Afgan sığınmacı ve mültecilere yönelik altı aylık bir başlangıç dönemi için 6 Mayıs 2013 tarihi itibariyle Mülteci Statüsü Belirleme süreçlerinde verilen kararlar de dahil olmak üzere kayıt ve üçüncü bir ülkeye yerleştirme işlemleri hassas ve dezavantajlı başvuru dosyaları haricinde durduruldu ve bu politika günümüze kadar devam ettirildi.

Ancak, bildiğimiz kadarıyla BMMYK halen yeni gelen Afgan başvurucuların kayıtlarını almamakla birlikte uygulama ortakları Sığınmacı ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği ile İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı aracılığı ile yeni gelen sığınmacı ve mültecilerin temel bilgilerini almaya devam etmekte ve kendi kriterlerine göre hassas ve dezavantajlı gruptan olan başvuruculara çeşitli koruma imkanları tanımaktadır.

Afgan sığınmacı ve mültecilere yönelik Mayıs 2013 tarihinden günümüze uygulanan bu politikanın aşama itibariyle giderek ayrımcı bir uygulamaya dönüştüğünü söylemek mümkün.

BMMYK’nin bu kararı alırken bu kararı almasındaki etkenleri ve kararın uygulanması halinde doğacak muhtemel sonuçları hakkında yeterince veri toplamadan hareket ettiği çok açık. İran’dan gelen Afgan sığınmacı ve mültecilerin profiline baktığımızda bu kişilerin uzun yıllardır İran’da hiçbir kayıt prosedürüne tabi olmadan dolaysıyla ulusal ya da uluslararası koruma imkanlarından yararlanmadan çok güç koşullarda yaşadıklarını söylemek mümkün. Ancak BMMYK Afganların İran’da yeterince korunma imkanından faydalanabildiğini ve dolaysıyla kalıcı çözümlerden biri olan 3.bir ülkeye yerleştirme seçeneğinin pekiala bu kişiler için İran’da uygulandığını iddia etmektedir. Oysa güvenilir İnsan Hakları kuruluşlarının yayınladığı yıllık ve tematik raporlarında bu durumun hiçte öyle olmadığı anlaşılmaktadır ve özellikle İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch) konuyla ilgili yayınladığı son raporlarında İran Devletinin Afgan mültecilere yönelik sistematik ve yaygın sınır dışı etme operasyonları yaptığı, kayıtlı mültecilerin oturma izinlerini uzatmadığını ve Afganistan’dan yeni gelen sığınmacıların kesinlikle kayıt edilmediğini belirtmektedir. Afganların İran’da yüzleştikleri hukuki, sosyal ve ekonomik zorluklar ve üstelik 2014 yılında başta Amerika olmak üzere birçok devletin NATO şemsiyesi altındaki Uluslararası Güvenlik Yardım Gücünden ayrılarak Afganistan’ı terk etmelerinin ardından doğan haklı genel güvenlik kaygıları ortadayken halen İran’dan çok sayıda Afgan geliyor denilerek Afgan mültecileri Türkiye’de belirsiz bir yaşama mahkum etmek kabul edilemez.

BMMYK Afgan sığınmacı ve mültecilere yönelik uluslararası yükümlülüklerini en azından Türkiye sınırları içinde unutmuşa benzemektedir. Mültecilerin etnik, dini, kültürel ve ulusal kimliklerine göre ayrı politika yürütmek maalesef politika haline getirilmiş durumda. Şu anda Türkiye sınırları içinde açıkça 1951 tarihli BM Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Sözleşmenin belirlediği kriterlere ve uluslararası koruma prensip ve olanaklarına aykırı olarak ve üstelik bu sözleşmenin uzman kuruluş ajansı eliyle her ayrı mülteci grubuna ayrı rejim ve politikalar uygulanmaktadır. İran’dan gelen mültecilere ayrı, Afgan mültecilere ayrı, Suriyeli mültecilere ayrı, Irak’tan gelenlere ayrı, yine bu ülkelerden gelen ayrı etnik ve dini kimlikli mültecilere ayrı bir koruma ya da korumama politikası uygulanması ne ile izah edilebilir?

BMMYK Türkiye Ofisinin mülteciler arasında ayrımcı bir uygulamaya dönüşen politikalarını derhal durdurması gerekmektedir. Ya bu ülke sınırları içinde sığınma arayan insanlara uluslararası hukuk ve ilkelerle uyumlu eşit, tarafsız ve şeffaf koruma olanakları ile kalıcı çözümlere odaklanacaklar ya da giderek benzeştikleri Türk iltica sistemine benzer ucube bir örgüte dönüşecekler. Seçim kendilerinin!

 

Av. Mahmut Kaçan

Read Previous

Syriza, AB ve göç politikaları

Read Next

BMMYK neden Afgan sığınmacıların başvurularını kabul etmiyor?