Sığınmacı ve mültecilerin hakları

Savaş ve çatışmaların dünya çapında devam etmesi sığınma hareketlerinin de devamına ve kitlesel göçlere yol açmaktadır. Yakınımızdaki pek çok coğrafyada bunun örneklerini görmek mümkündür. 1945 sonrası sığınanların haklarını ve ülkelere sığınma prosedrülerini düzenlemek üzere ortaya çıkan kuruluş ve imzalanan sözleşmeler bu hakları güvence altına almak çabasındadır. Savaş sonrası zulüm gören mülteci paradigmasıyla hazırlanan bu sözleşmeler her ne kadar güncellenmesi gerekliliği ile eleştiriye uğrasa da sığınmacı ve mültecilere yönelik uluslararası korumanın çerçevesini belirlemede hala önemli bir işlevi yerine getirmektedirler.

Bu sözleşmelerde yer alan haklar Altınışık ve Yıldırım (2002) tarafından sığınmacı ve mülteciler için şu başlıklar altında formüle edilmiştir.

Düşünce, ifade ve toplantı hakkı: düşünce ve ifade özgürlüğü, toplanma hak ve özgürlüğü, din özgürlüğünü kapsar.

Alıkonma (gözaltı) ya karşı korunma: gözetim altına almanın yargısal denetimini sağlayan standartlar, gözetim altında bulunan sığınmacıların BMMYK ile haberleşmelerini garanti eden standartlar, keyfi gözaltıları engelleyen standartlar, gözetim altında bulundurulan sığınmacıların adi suçlularla bir arada bulundurulmasına dair standartlar, gözetim altına alınma koşullarının, onur kırıcı, zalimce, ya da insanlık dışı muameleye varması halinde devreye girecek standartlar.

Adil yargılanma hakkı,

Seyahat özgürlüğü

Çalışma hakkı,

Irk ayrımcılığına karşı sığınmacıları koruyan standartlar,

Mültecilerin zulüm riski olan yere geri gönderilmelerine karşı korunma hakları bulunmaktadır.

Diğer bir sınıflandırmaya göre ise (Fonteneau 1992) uluslararası kurallar altında göçmen ve mültecilerin hakları sosyal haklar, kültürel haklar ve sivil/politik haklar sınıflandırması çerçevesinde ele alınmaktadır. Buna göre:

Sosyal haklar: çalışma, sosyal güvenlik ve yaşamak için yeterli bir yaşam standardı, ev sahibi ülkede sağlık hizmetlerine ulaşma, dinlenme ve boş zaman hakkı, yasal olarak yerleşen göçmenler için barınacak ev ve aile birleşimi hakkı, göçmen işçilerin kazanç ya da birikimlerinin bir kısmını kendi ülkesine transfer etme hakkı, serbest çalışan göçmen işçilerin koruma ve bakım hakkıdır.

Kültürel haklar: düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı, eğitim hakkı, özgürce toplumun kültürel yaşamının içinde yer alma, sanattan hoşlanma ve bilimsel gelişmeye katılma ve bundan yararlar kazanma hakkını içerir.

Sivil ve politik haklar: yaşam hakkını koruma, dolaşım özgürlüğü ve yerleşeceği yeri özgürce seçme hakkı, herkesin yasadan önce bir birey olarak tanınması hakkı, barışçı bir şekilde dernekleşme ve temsil hakkı, ırk, milliyet ya da din konusunda herhangi bir kısıtlama olmaksızın evlenme hakkını içermektedir.

Görüldüğü üzere bu haklar sığınmacı ve mültecilerin temel insan haklarının yanısıra sığınma durumuyla bağlantılı ek sorunlar yaşayacakları düşünülerek koruma sağlama amacıyla düşünülmüş haklardır. Ancak bu ideal çerçevenin uygulamaya geçmesi konusunda her gün yaşanan hak ihlalleri haklar konusunda karamsar olmaya yol açmaktadır. Sığınmacıların sığınma hakkının baştan engellenmesi, illegal yollarla başka bir ülkeye girmeye çalışmaları, kamplarda sığınmacılara suçlu gibi davranılması gibi durumlar sığınmacılara yönelik evrensel hukuk çerçevesini aşan örneklere girmektedir.

Avrupa Birliği ülkeleri gibi göç ve sığınma hareketlerinin rotasında varış ülkesi olarak seçilen ülkeler arasında sığınma hareketlerini engelleme konusunda ortak bir tavırın olduğuunu söyleyebiliriz. Bu ortak tavrın en belirgin özelliği baştan Avrupa Birliği üye ülkelerine girişin engellenmesidir. Bunun için tampon ülkelerde sığınmacıların tutulması ve başvurularının ülke topraklarına ayak basılmadan incelenmesi, güvenli üçüncü ülke gibi formüller üretilmiştir. Başvurmayı başaran ve sığınma başvuruları kabul edilenlerin ise kötü koşullarda ve sosyal refah olanaklarından sınırlı yararlandırılmaları söz konusudur. Özellikle işsizlik ve ekonomik gerilemeler de göçmen ve mültecilerin haklarının hayata geçmesi önünde engel olarak sunulmaktadır.

Ancak tüm bu olumsuz gelişmelere karşın sığınmacı ve mültecilerin haklarının hayata geçmesi konusunda ısrarcı olmak ve izleme mekanizmalarınının etkili işlemesini sağlama konusunda baskı oluşturma ve denetim işlevleri büyük öneme sahiptir. Unutulmamalıdır ki insanın kendi ülkesinden isteği dışında ayrılması ve başka bir yerde yaşamak zorunda bırakılması çok zor bir durumdur ve bu çerçevede yeni bir yaşam kurmalarının kolaylaştırılması anlamında sahip oldukları hakların hayata geçmesi çok önemlidir.

Kaynakça

ALTINIŞIK, Ç. ve M.Ş. YILDIRIM (2002). Mülteci Haklarının Korunması, Ankara: Ankara Barosu Yayınları

FONTENEAU, G. (1992). “The Rights of Migrants, Refugees or Asylum Seekers Under International Law”. International Migration Special Issue, V 30: 57-68

Read Previous

İnsan kaçakçılarına güvenmek

Read Next

Ekonomik kriz ve göç politikaları