Sığınma süreci pek çok zorluğu içermektedir. Mülteciler, sığınmacılar çoğu zaman ülkelerini terk ettiklerinde yanlarına değerli eşyalarını alamayıp hazırlıksız bir şekilde ne kadar süreceği ve nerede geçeceği belli olmayan sığınma sürecine dahil oluyorlar. Bu durum onları yardıma, daha doğrusu desteklenmeye muhtaç yapabilmektedir. Mültecinin, ülkesinden kaçmasına sebep olan olaylar travmatik olabilmektedir.
Kişi bu durumda hem ülkesinden kaçmasına sebep olan olay-lar-ın ruhsal ve sosyal etkilerini yaşamakta hem de yabancısı olduğu, bilmediği dilin konuşulduğu bir yerde sosyal, ekonomik, ruhsal, kültürel sorunlar yaşayabilmektedir. Bu durumda mültecilere, sığınmacılara yönelik uygulamalar ve hizmetler büyük önem taşımaktadır. Çalışma olanaklarının olması da bu anlamda büyük bir önem taşımaktadır. Çalışma imkanı mültecilere, sığınmacılara yaşadıkları ruhsal sorunlarla başa çıkmakta ve geldikleri ülkenin kültürüne ve yaşamına alışmalarında kolaylık sağlayabilmektedir.
Mevcut Durum
Türkiye’de mültecilerin, sığınmacıların karşılaştıkları önemli sorunlardan biri çalışmaya ilişkindir. Yetkililer sürekli mültecilerin, sığınmacıların çalışmalarının önünde engel olmadığını belirtmekle beraber mültecilerin, sığınmacıların çalışmalarının önünde ciddi engeller bulunmaktadır. Mültecilerin, sığınmacıların çalışmalarına ilişkin hükümler 4817 Sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunda belirtilmektedir. Kanunda 2510 sayılı ve 1934 tarihli İskan Kanununa göre “muhacir”, “mülteci” ve “göçebe” olarak kabul edilenler için çalışma izni verilebileceği belirtilmektedir. Ancak bu sınırlama haksız bir uygulamayı doğurmaktadır. 2510 sayılı kanunda “muhacir”, “mülteci” ve “göçebe” tanımları bulunmamakta ve temel değerlendirme kıstası kişilerin “Türk soylu” olmalarıdır. Bu durum Türkiye’nin imzaladığı Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesindeki ve 1967 Protokolündeki mülteci tanımıyla bağdaşmamaktadır. Kanunda Türkiye’ye sığınma amaçlı gelen “Türk soylu” olmayan sığınmacılar, Türkiye’ye çalışma için gelen yabancılarla bir tutulmaktadır. Zorunlu olarak geride ailesini, arkadaşlarını, işini vs. bırakan insanlarla Türkiye’ye çalışmak için gelen insanlara aynı mevzuatın uygulanması çeşitli sıkıntılara neden olmaktadır. Türkiye’ye sığınma amaçlı gelen kişilerin Türkiye’de çalışabilmeleri için çalışma izni almaları gerekmektedir. Çalışma izninin verilmesi çeşitli kıstaslara bağlıdır. Türkiye’de bir sığınmacının çalışabilmesi için işverenin, mali olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için vereceği paradan fazlasını vermesi ve bazı bürokratik aşamaları takip etmesi gerekmektedir. Türkiye’de sığınmacının çalıştırılmak istendiği pozisyonda çalışabilecek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının olması durumunda sığınmacının çalışma izni başvurusu ret edilir. İşveren, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yerine sığınmacıya iş vermeyi isteme gerekçelerini açıklamalıdır. Sığınmacının mevcut iş için mesleki, akademik yeterliliğinin olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu akademik yeterlilik için sığınmacının mesleki becerilerini kanıtlayacak belgeleri sunması gerekmektedir. Oysaki sığınmacılar ülkelerinden kaçarken çoğu zaman yanlarına değerli eşyalarını bile almaya fırsat bulamamaktadır.
Herhangi bir sığınmacıyı çalıştırmak isteyen işveren; mali olarak büyük bir harcamayı göze almak, o pozisyon işini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının yapamayacağını ve sığınmacıyı çalıştırmanın milli güvenlik, kamu düzeni, genel asayiş, kamu yararı, genel ahlak ve sağlık açısından bir tehdit oluşturmadığını kanıtlamak zorundadır.
Geçen sene televizyon kanallarında ve gazetelerde Başbakanlıkta kaçak olarak işçi çalıştırıldığı haberini, Türkiye’de kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü ve çok sayıda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kayıt dışı veya asgari ücrete çalıştırıldığını hatırlamak lazım. Bu durumda işverenin büyük bir mali yükümlülük altına girerek sığınmacıyı çalıştırmasını nasıl bekleyebiliriz? Sığınmacıların çalışmalarının önünde engel olmadığını nasıl iddia edebiliriz?
İyice düşünülmesi gereken başka bir konu da mültecilerin, sığınmacıların Türkçe’yi bilmemeleridir. Bu durumda akademik bir kimliği olsa, iyi bir mesleki yeterliliği olsa bile sığınmacı mesleğini ve akademik kimliğini icra edemeyecektir. Türkiye’de mülteciler, sığınmacılar için bir oryantasyon programının olmadığı unutulmamalıdır. Bu durumda Türkiye’ye gelen sığınmacıların çalışabilecekleri başlıca alan hizmet sektörüdür. Temizlik, işçilik vb. işini yapmak zorunda kalan sığınmacılar için izin almak nasıl mümkün olabilir? Aynı işi yapabilecek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının olmadığını kanıtlamak mümkün mü?
Türkiye’de bulunan sığınmacıların çoğu düşük ücretlere kötü koşullarda çalışmaktadır. Yukarda belirtilen durum göz önünde bulundurulduğunda bunun çok da yadırganmaması gerekir. Çalışma her insan için yaşamsal önemde olduğu gibi mülteciler, sığınmacılar için de aynı değerdedir.
Mültecilerin, sığınmacıların başarısız, iş yapamaz insanlar olarak değerlendirilmemeleri gerekir. İmkanların sağlanması durumunda sığınmacılar da ülke ekonomisine katkıda bulunabilirler. Bu yüzden mültecilerin, sığınmacıların düşük ücretlerle kötü koşullarda çalıştırılmalarının önüne geçmek yasal zeminde çalışmalarına imkan tanımak gerekir. Bazı Emniyet Müdürlüklerinde sığınmacıların tercüman olarak çalıştırıldığını hatırlamak bu anlamda yararlı olacaktır. Aynı zamanda çalışmak yalnızca ekonomik getiriyle değerlendirilmemelidir. Çalışan bir sığınmacının ekonomik, sosyal, ruhsal sorunlarla daha kolay başa çıkabileceği göz önünde bulundurmalıdır.
Mültecilerin sığınmacıların çalışmalarının önündeki engellerin kaldırılmaması halinde mültecilere, sığınmacılara yeteri kadar ekonomik yardım eğitim, sağlık, barınma hizmetlerinden faydalanmaları için sağlanmalıdır. Böylece sığınmacılar çocuklarını okula gönderebilecek, sağlık hizmetlerinden faydalanabilecek ve diğer ihtiyaçlarını karşılayabilecektir. Bu yardımın sağlanmasının yasal zemini de mevcuttur. 3294 Sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu kapsamında yardıma ihtiyacı olan sığınmacılara yardım sağlanması gerekmektedir. Uygulamada çok ciddi sorunlar olmasına, pek çok sığınmacının Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfında ayrımcılığa uğramasına ve yardım alamamasına karşın, kanunda yardıma ihtiyacı olan sığınmacılara ekonomik, sağlık, eğitim, barınma konularında yardım yapılması öngörülmektedir. Bu yardımın sağlanmasının ülke ekonomisine yük olacağı bilinmelidir. Aynı zamanda Türkiye’de sosyal yardımların çok ciddi sorunlarla ağır aksak işlediği göz önünde bulundurulmalıdır.
Türkiye’de sığınmacıların, mültecilerin çalış-tırıl-masının önündeki en büyük engel sığınmacıların Türkiye’ye çalışmak için gelen yabancılarla bir tutulmasıdır. Bu sorunu gidermek mümkün. Yabancıların Çalışma İzinlerine İlişkin Kanununda, İskan Kanunu kapsamına giren kişiler için sağlanan kolaylığın sığınmacılara sağlanması bu anlamda büyük bir gelişme olacaktır. Çalışma en tabii haktır. Türkiye’deki mevcut durum (yasal boyut ve uygulama) sığınmacıların çalışmalarına imkan tanımamaktadır. Sığınmacılar bundan ötürü düşük ücretli işleri kötü koşullarda yapmakta ve istismar edilmektedirler. Bunun önüne geçilmelidir. Çalışmaya en çok ihtiyaç duyan insanların sığınmacılar olabileceği göz önünde bulundurulmalı, işin insani boyutu önemsenmelidir. Sığınmacıların, mültecilerin yasal olarak çalışabilmelerine imkan tanınmalı mültecilere, sığınmacılara çalışma izni muafiyet belgesi verilmelidir. Böylece mülteciler, sığınmacılar yasal olarak çalışabilecek ve sığınma sürecinin zorluklarıyla daha kolay başa çıkabilecektir.
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.