Sığınmacı ve mülteci kadınlar

Dünyadaki mültecilerin çoğunluğunun az gelişmiş ülkelerden olması gibi, sığınmacı ve mülteci kadınlar doğal olarak gelişmekte olan diğer ülkelerdeki yoksulluk, yetersiz gıda, güvenli içme suyu eksikliği, büyük aileler, çocuk ölümündeki yüksek oranlar ve zayıf sağlık bakımı gibi benzer problemler yaşarlar. Mülteci olmakla bağlantılı şiddetin etkileri, zulüm ve diğer travmatik olaylar gibi durumlar buna eklenebilir. Tüm mülteci ve yerinden edilmişler için yerinden edilmiş olmak, yaşamlarında büyük değişimler meydana getirir. Mülteci ve yerinden edilmiş kadınlar bu problemlerden çok daha fazlasını yaşar (Martin 1992).

Dünyadaki yaklaşık 20 milyon mültecinin yarısı kadın ve genç kızlardır ancak ihtiyaçlarını karşılayacak kaynaklara çok az önem verilmektedir. Tüm mülteciler sağlık ve koruma problemleriyle yüz yüzedir ancak kadınlar toplumsal cinsiyetlerinden dolayı ek problemlerle karşı karşıyadır. Kadın ve genç kızlar ülkelerinden özellikle cinsel şiddete karşı incinebilirlikleri nedeniyle kaçarlar. Mülteci kadınlar için tecavüz yaygın bir deneyimdir ve kadını ve ailesini etkileyen, yaşamını tehdit eden bir travmayla sonuçlanır. Mülteci kadınlarda aile içi şiddet ve tecavüz travması mülteci ailesinin tüm üyeleri açısından önemli güçlükler yaratır (Friedman, 1992).

Mülteci kadınlar gelişmekte olan ülkelerdeki diğer yoksul kadınlarla aynı problemleri yaşarlar. Bunun yanı sıra aile iletişim ağlarının bozulması, gelirin kaybı, fiziksel ve duygusal güvenliğin kaybı, sağlık ve diğer sosyal destek hizmetlerinin ortadan kalkması ve şiddetin etkilerini içeren ek problemler yaşarlar. Fiziksel ve psikolojik şiddet oranlarıyla bağlantılı sağlık riskleriyle yüz yüzedirler. Bosna ve Ruanda’daki bir savaş suçu olarak geniş ölçekli tecavüzler, dünyanın dikkatini kadın ve kızların temel insan haklarından biri olan üreme sağlığı hakkına çekmiştir. Cinsel şiddetin sonuçları cinsel yolla bulaşan hastalıklar, HIV/AIDS, istenmeyen gebelikler, güvensiz düşük, PTSB ve sosyal dışlanmayı içermektedir. Tecavüz kurbanları için intihar çok yaygındır (Djeddah 1995).

Pek çok mülteci ve yerinden edilmiş kadın için mültecilik deneyimi değişime yanıt verme ve travmatik yeni koşullarla baş edebilmeyi gerektirir. Evlerinden zulüm ve şiddet nedeniyle ayrılmak zorunda kalmak, kadınlar için yeni çevrelerle, yeni dillerle, yeni sosyal ve ekonomik rollerle, yeni toplum yapılarıyla, yeni aile rolleriyle ve yeni problemlerle baş etmeyi içerir. Aynı zamanda, fiziksel ve sosyal olarak yaşam biçimlerini yeniden yapılandırmayla uğraşırlar. Bu anlamda kadınlar hem değişimin hem de süreklilik ve geleneğin sürmesi açısından ikili bir rol oynarlar (Martin 1992).

Görüldüğü üzere sığınmacı ve mülteci kadınlar profesyonel meslek elemanlarının yer aldığı bir ekip tarafından ele alınması gereken bir gruptur. Mülteci olmakla bağlantılı genel problemlerinin yanı sıra toplumsal cinsiyetlerinden kaynaklanan ek travma ve saldırılarla da karşılaşırlar.

Bu nedenlerle genelden mültecilere ve özelde sığınmacı ve mülteci kadınların temel gereksinimlerinin karşılanmasından başlayarak psikososyal hizmetlerin disiplinler arası bir bakışla verilmesi ve buna yönelik hizmet ağının gelişimi yönünde çabalara ihtiyaç bulunmaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

DJEDDAH, Carol. “Refugee families. (includes information on migration phases and reproductive health problems)” World Health, Nov-Dec 1995 v48 n6 p10(2)

FRIEDMAN, R. Amy. “Rape and Domestic Violence” Refugee Women On Their Mental Health Shattered Societies, Shattered Lives COLE, Ellen; ESPIN M. Oliva and Esther D. ROTHBLUM (ed.) Harrington Park Press, New York 1992

MARTIN F. Susan. Refugee Women Zed Boks Ltd. London& New Jersey 1992

Read Previous

20 Haziran mülteci dansı

Read Next

“Avrupa’nın kapısında görmezden gelinen hayatlar”