Depremde mülteci olmak…

Van ilinde 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde meydana gelen depremler maddi, manevi büyük kayıplara sebep oldu. Kış arefesinde gerçekleşen deprem sonrasında insanlar bir taraftan depremin sebep olduğu acıları yaşarken diğer taraftan hayatlarını devam ettirmek için çabalıyordu. İhtiyaçlar fazlaydı. Kış kapıdaydı.

Barınacak yer, yiyecek, temiz ortam ihtiyacı vardı. Ama bu ihtiyaçlar depremden aylar sonra bile giderilemedi. Mültecilerin yoğun olarak yaşadığı illerden biri olan Van’da insanların çoğu çareyi kendi imkanlarıyla başka yerlere göç etmekte buldu. Depremden bir süre sonra Van’daki mülteciler de başka illere gönderilmeye başlandı. Deprem sonrası birçok sorunla karşılaşan, depremde yakınlarını kaybeden Van Kadın Derneği (VAKAD) üyeleri ise kısa süre içerisinde depremin yaralarının sarılması için güçlü bir şekilde çalışmaya başladı. VAKAD’ın İstanbul Feminist Kolektifi ve Mor Çatı Kadın Derneğiyle süregelen işbirliği deprem zamanı güçlenerek devam etmiş. Van depreminin yıldönümünde VAKAD ile depremi ve mültecileri konuştuk. Sorularımızı cevaplayan VAKAD yöneticisi Gül Kıran ve Mor Çatı Vakfı gönüllüsü F. Nazan Eroğlu’na teşekkür ediyor dernek ve vakıf çalışanlarına çalışmalarında başarılar diliyoruz.

Van’da iki büyük deprem meydana geldi. Bu depremler maddi, manevi büyük tahribatlara neden oldu. Siz dernek olarak depremden nasıl etkilendiniz?

Yorucu bir dönem geçti. Arkadaşlarımızın hala psikolojileri düzelmiş değil. Ben ikinci depremden sonra çocukların eğitimi için gitmek zorunda kaldım. Çadır ortamında yaşayamıyorduk. Ama gece saat 12’ye kadar arkadaşlarımız koli hazırlıyorlardı. Zaten bizim dosyalarımız var. Bu dosyalarda başvurucularımızın adres ve telefonları bulunuyor. O süreç içerisinde ilk aklımıza onlar geldi. Tabii onlara ulaşırken onun yanında farklı bir kadın, diğerinin yanında farklı bir kadın derken birçok kişiye ulaştık.

“Kolileri kapılarına kadar götürüp teslim ediyorduk”

Yani siz öncelikle derneğinize daha önce başvurusu olanlara ulaşmaya çalıştınız

Evet. Onlar da zaten bize ulaşmaya çalıştı. Derneğimizin 24 saat açık olan bir telefonu var. O telefon 20 gün boyunca bendeydi.  Telefon hiç susmuyordu: Şuna ihtiyacım var diye. Adres alıp hemen arkadaşları onlara yönlendiriyorduk. Kalecikte bir depo ayarlamıştık biz. O gelen destek malzemelerinin hepsini oraya yığıyorduk. Gönüllü arkadaşlarımızla kimin neye ihtiyacı varsa, öğrenip ona göre mesela çocuk sayısı vs. koliler yapıyorduk ve götürüp kapılarına teslim ediyorduk. Yani biz valilik gibi biz buraya şunu açtık gelin desteğinizi alın değil, kapılarına kadar biz götürüp teslim ediyorduk. Ve valiliğin şöyle bir şeyiyle karşılaştım. Çok üzücüydü. Xaçorttan (Hacıbekir Mh.) bir tanesi çadır için başvurmuş oraya. Sormuşlar; nereden geliyorsun diye? Xaçorttan geliyorum demiş. Onlar da “git kime oy verdiysen ondan yardım iste” demişler. O çok üzücüydü. O yüzden ilk başta da söyledim. Bizim derneğimiz bağımsızdır. Bir gerilla eşi de bir asker eşi de bize gelebilir. Bizde ayrım olmuyor. Desteğe ihtiyacı olan tüm kadınlara ulaşmaya çalışıyoruz.

Bu süreçte mültecilere de ulaştınız…

Evet, aynen. Ayrım olmadan mültecilere de ulaştık. Zaten o zaman mültecilerin gönderilmesine başlanmıştı.

“Deprem esnasında biraz rahatladılar diyebilirim”

Peki bu süreçte mültecilerin yaşadıklarıyla ilgili neler gözlemlediniz?

Onlar zaten çok kötü şartlarda yaşıyorlardı. Buraya gelen mülteciler çok ucuz paralara çalıştırılıyordu. Mesela bize gelen “ne iş olsa yaparız” diyen mülteci kadınları lokanta olsun, terzi olsun ev temizliği olsun yönlendiriyorduk. Türkiyeli bir vatandaş çalışırken 80-90 TL alırken bunlar ancak 20-30 TL alabiliyorlar. Hatta ben şunu bilirim. Bir mülteci kadına lokantada gece yarısından sabaha kadar bulaşık yıkatmışlar ve 5 lira vermişler eline. O çok üzücüydü. Zaten kötü şartlardaydılar. Diyelim çok köhne yıkık, dökük bir ev var. Onu asla Türkiyeli bir insan kiralamaz, oturmaz içinde. Ev sahibi bunu fırsat bilip evi mültecilere 300’e 400’e verebiliyordu. Çünkü ihtiyacı vardı, kalacak yeri yoktu. Yani çok rutubetli, köhne, dökük evler yüksek kiralara mültecilere kiralanıyordu. Onların yaşam şartları zaten çok zorlayıcıydı. Ha deprem esnasında biraz rahatladılar diyebilirim. Bu dönemde kurumların verdikleri desteklerden dolayı daha rahatlamış olabilirler. Ama deprem öncesi çok daha yıpratıcıydı onlar için.

Yani mülteciler o dönem yardımlardan faydalandılar.

Aldılar

Sivil Toplum Örgütlerinden mi?

Mesela biz birebir yardım ettik. Bir başvurucumuz vardı. Bizim sığınakta kalıyordu. Daha sonra ev kiraladı. Şimdi konteynırda yaşıyor. Bir süre valilikten ona da destek olmuşlar. Ama daha sonra vatandaşların yardımı hemen kesildiği gibi onlarınki de kesilmiş. Hiç olmazsa şuan kaldığı bir konteynır var. Tabii o da elinden gidebilir.

Sizin dışınızda mültecilere yardım eden STÖ oldu mu?

Özellikle mülteciler için bir şey yaptıklarını sanmıyorum.

Devletin sağladığı yardımlardan faydalanmada mülteciler ayrımcılıkla karşılaştılar mı?

Diğer vatandaşlar gibi onlar da sıkıntı yaşadı. Bir sürü insan aylar sonra bir çadıra ulaşabildi.

“BMMYK mültecilere sahip çıkmadı”

O dönem BMMYK’nın Van ofisi kapatıldı…

Evet, BMMYK ofisi kapandı. Sadece bir güvenlik görevlisi var kapıda. O da sadece gelen kişilerin isimlerini alıp yabancılar şubeye gönderiyor.

Yani deprem zamanı BMMYK mültecilere sahip çıkmadı mı?

Tabii, onlar bırakıp gittiler. Sahip çıkma gibi bir şey olmadı.

Depremde ölen yada yaralanan mülteci oldu mu? Bununla ilgili elinizde bilgi var mı?

Hayır, Bilmiyoruz.

“Mülteciler gittikleri yerlerde kirada, işsiz, kötü durumda”

Mülteciler başka şehirlere yerleştirildikten sonra süreç nasıl işledi? Mültecilere dönük hizmetler verildi mi yada başınızın çaresine bakın mı dendi.

Birçoğu Yozgat’taki kampa yerleştirildi. Kamp olan yerlere yerleştirildiler. Geçen gün bir başvurucumuz aradı. Kirada kaldığını, işsiz olduğunu söyledi. Yani mağduriyetleri devam ediyor. Hiç olmazsa burada uzun süre kalan mülteciler kendilerine bir ortam yaratmışlardı. Bir yaşam alanı oluşturmuşlardı. Bu deprem onlar için çok sarsıcı oldu. Gittikleri yerlere hiçbir şey götüremediler. Orada yaşamak için yeniden bir şeyler almak zorunda kaldılar. Orada uyum, işsizlik sorunu yaşadılar. Görüştüğümüz müracaatçımız da “işsizim, kiradayım, çok kötü durumdayım, burada bana destek olacak muhatap da bulamıyorum” dedi.

“Kadın örgütleriyle dayanışmamız deprem esnasında güçlenerek devam etti”

Siz bu süreçte nerede hizmet veriyordunuz?

Kadın örgütleri tarafından bize tahsis edilen konteynırı Beşyola koyduk. Orada hizmet vermeye başladık. Mor Çatıdan diğer kadın örgütlerinden çalışanlar gelip bize destek oluyorlardı.

Kimler bu süreçte size destek oldu?

Kadın Dayanışma Vakfı (KADAV) vardı. İstanbul Feminist Kolektifi ilk gelen gruptu. Bize konteynırı da onlar tahsis etti. Süregelen bir dayanışmamız vardı zaten. Bu deprem esnasında güçlenerek devam etti.

Dernek olarak deprem dönemi deneyimlerinizi, çalışmalarınızı raporlamak gibi bir çalışmanız olacak mı?

Aslında biz zaman kaybetmeden deprem zamanı çalışmalarımızı anlatan bir belge oluşturduk.

Siz bu süreci biraz aktarır mısınız?

Mor Çatı Vakfından F. Nazan Eroğlu: Deprem zamanı Van’da her şey yıkıntı ve kaos halindeydi. İhtiyacı olanları bulmaya ve hizmeti ulaştırmaya çalışıyorduk. VAKAD’ın şuanki ofisi yeni tutulmuştu. Çok az eşya vardı. Biraz deneyim aktarmak, çalışan arkadaşlar çok az kişiydi ve çok yoğun çalıştıkları için korkunç bir psikolojik sıkıntı yaşıyorlardı. Onlara destek olmak için geldik. Biraz süpervizörlük yapmaya çalıştık, deneyim paylaştık, gözlemlerimizi aktardık. VAKAD’da az kişinin çok fazla çalıştığını, birçok insanın kaldıramayacağı işi yaptıklarını gördük. Gerçekten takdir ediyoruz. VAKAD üyelerinin, gönüllülerinin birçok kişinin yapamayacağı ağır işi çok uzun saatler, çok fazla enerji harcayarak ve çok olumsuz koşullarda yaptıklarını izledik, gözlemledik. Yani bizim desteğimiz, dayanışmamız onların yaptıklarının yanında çok küçük kalır.

Derneğinizin (VAKAD) devam eden çalışmaları neler?

Ayda 10 seminer veriyoruz. Taleplere göre devlet kurumlarının işleyişi, sağlık konularında olabiliyor eğitimler. Köylere de gidiyoruz. Kadınlara sağlıkla ilgili eğitimler veriyoruz. Kasım ayı itibariyle 24 köye ulaşmayı hedefliyoruz. Tabii aynı zamanda kadınları hakları konusunda da bilinçlendiriyor, yaşadıkları sorunları tespit etmeye çalışıyoruz. Örneğin birçok köyde taşımalı eğitim yoktu. O yüzden erkek çocuklar okula giderken kız çocuklar gönderilmiyormuş. Milli Eğitim Müdürlüğüyle yaptığımız görüşmeler sonucu bu sorunu çözdük. Kadınlar için gelir getirici bir pazar oluşturma düşüncemiz var. Bu konuda vali yardımcısıyla görüşüp yer istedik. Köyde peyniri, salçayı yapan kadın kendi emeğini değerlendirebilecek böylece. Üretimi de teşvik edici bir etkisi de olacaktır bunun.

Anlattıklarınızdan dernek çalışmalarınızın artık normale döndüğü anlaşılıyor.

Evet, döndük gibi galiba. Deprem destekleri bitti bizde. O zaman adımız Van yardım derneği olarak biliniyordu. İnsanlar hala yardım beklentisinde.

Röportaj: Senar Ataman

VAN KADIN DERNEĞİ DEPREMZEDE KADINLARA DAYANIŞMA ELİNİ UZATIYOR from Sevda Karaca on Vimeo.

https://vimeo.com/32976554

Read Previous

Kıbrıs’ta Mültecilere ve İnsan Hakları Savunucularına Yönelik Polis Şiddetini Kınıyoruz

Read Next

“Çok kötü günler geçirdik. Ama bizi en çok Birleşmiş Milletler etkiledi”