Multeci.net sitesini büyük bir emek ve heyecanla hazırlayıp hizmete sunmamızdan, gecikmiş bir merhaba dememizden bu yana 6 yıl geçti. Eksik kaldığımız noktaları görmezden gelerek bu sürenin çok başarılı olduğunu söylemek gibi bir haksızlığı yapma niyetinde değilim. Ama eksiklerimize rağmen siteyi oluşturma amaçlarımız çerçevesinde önemli bir ihtiyaca cevap olduğumuzu belirtmem gerekiyor.
Gönüllü çabalarla yürütülen çalışmalar kimi zaman çok iyi bir noktaya gelebiliyorken bazen bu durum istenen seviyede olmuyor. Bana göre multeci.net’in durumu da böyle. Sitemiz önemli bir eksiğe cevap olmaya çalışmasına, yoğun bir emeğin ürünü olmasına karşın gerekli desteği görememesinin de etkisiyle mültecilik deryasının enginliği karşısında yetersiz kalıyor. Elbette bunun sebepleri var. Her şeyden önce alana ilişkin bazı gerçekler bu konuda çok belirleyici oluyor. Alanın özgül ve pek bilinmeyen bir alan olması, alanın varolan hukuki zeminine karşın devlet çıkarlarının seyrine göre değişik politikalara maruz kalan yapısı (genelde sığınma hakkının ve mültecilerin aleyhine gelişen), mültecilerin, sığınmacıların kendilerini ifade edememeleri, bundan korkmaları veya bu imkana sahip olmamaları, onlarla çalışan kişi ve örgütlerin çok sınırlı olması alanın önemli sıkıntılarından. Bu, alanı belirli bir kesimin ilgisine ve belirli bir sınırın içine hapsediyor. Bu, Foucault’un büyük kapatılmasını, iktidarın gözetim, denetim altına tutma çabasını andırır bir yapıdadır. Bu durum alanla ilgili yapılacak çalışmalarla ilgili önemli bir zorluğu doğururken aynı zamanda yapılacak çalışmaların ne kadar önemli olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Sığınma alanında çalışma deneyimi olan ve bir şekilde mültecilerle, sığınmacılarla iletişimi olanlar sığınmacıların ve mültecilerin yaşadıkları onca soruna karşın bunları dile getirmekten çekindiklerini, korktuklarını billirler. Durumun böyle olmasında sığınma süreçlerinin olumsuz etkileneceği korkusu ve travmatik bir süreç olan mülteci yaşantısının etkisi önemli bir role sahiptir. Bununla beraber bu durumu besleyen, pekiştiren gerçek; alana özgü mültecileri görünmez yapan politikalar ve uygulamalardır. Ölüm, intihar, denizde boğulmalar, sınırda yakalanmalarıyla veya onlara adanan bir günde 24 saatlik bir duyarlılığın oluşmasıyla gelişen haberlerle, yazılarla bahse konu olmaları da en çok bu durumla ilişkilidir. Multeci.net’in önemi de özellikle bu durumdan kaynaklıdır. Mülteci.net’in etkili olmasıysa, mültecilerin sesini duyurabilmesi, alan çalışmalarına katkı sunması, sorunların görünmesine ve çözülmesine katkı sunmasıyla mümkün olabilecektir. Bu da özellikle alanda çalışan bu konuda sorumluluk alan kişi ve sivil toplum örgütlerinin (STÖ) ve özellikle sürecin öznesi olan mültecilerin desteğiyle gelişebilecek bir durumdur.
Sitemizin birinci yılını doldurması vesilesiyle yazmış olduğum yazıda “hiçbir STÖ vesilesiyle bize mülteci mektubu veya yazısı ulaştırılmadı” demiştim. Geçen 6 yıl içerisinde bu durumda bir değişiklik olmadı. Bu neden önemli? Bunun cevabını sitemiz yazarı Önder Beter ilk yazısının başında bulabiliriz. Önder şunları belirtmişti “Uzun yıllar sığınmacıların seslerinin yankısı başka seslerden duyuldu lüks otellerin, tatil beldelerinin ışıklı ve cafcaflı konferans salonlarında. Hiç şüphesiz sığınmacıların yaşadığı sorunları anlatırken o seslerin çoğu iyi niyetliydi, birçoğu imitasyon seslerden ibaret olsa da. Sığınmacı sesler ise her nedense yetişememişti uzaklığına konferans salonlarının, toplantı masalarının. Tartışılan konu sığınma ve göç idi toplantılarda; ancak sığınmacılar yoktu ortalıkta”.
STÖ’ler üzerinden bize mültecilerin sesini duyurmamız için bir yazı, resim vs gelmezken alanda çalışanlar tarafından sitemiz için kaleme alınan bir yazı bir değerlendirme de olmadı. Alanda çalışan STÖ’lerin çalışmalarını görmezden gelecek bir tutum içerisinde değiliz. Aksine bu konuda elimizden geldiğince bu çalışmaların duyulmasına katkı sağlamaya çalışıyoruz. Fakat STÖ’lerle çok etkili, mültecilik alanına katkı sağlayacak çalışmalar yapabilecek durumdayken bunu yapamamanın eksikliğini hissediyoruz. Elbette bunları belirtirken Mülteci-Der’in sitemizle olan sıkı bağını ve ortaklaşmasının hakkını teslim etmek gerekiyor. Belki bir örnekle bu durumu somutlaştırmakta fayda var. Geçen sene sonunda alanda çalışan STÖ’lere (Mülteci-DER, Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD), İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (İKGV), İHD, MAZLUMDER, İHAD , SGDD, Af Örgütü Türkiye Şubesi, Van Kadın Derneği, CARITAS, ICMC) tek tek ulaşıp 2012 ve 2013 yılını değerlendirmelerini talep ettiğimizde hiçbir STÖ’den olumsuz yanıt almadık. Ama bu konuda kapsamlı bir değerlendirmeyle bize geri dönen sadece Mülteci-Der oldu. Bu konuda farklı bir şey söylemeye gerek yok. Alanda çalışan bütün STÖ’lere çağrım aynı: Gelin bu alandaki sorunların çözümüne, sığınma sürecinin sığınmacılar lehine gelişmesine katkı sağlamak için güçlü bir birliktelik içinde olalım.
Bugün birçok eksiğe, sıkıntıya rağmen sitemiz hala alanla ilgili en kapsamlı site konumundadır. Belki burada Uluslar arası Af Örgütü Türkiye Şubesi gibi güçlü bir yapılanmanın oluşturduğu fakat uzun ömürlü olamayan multeci.tv sitesini anmak gerekir. Bu site alana önemli bir katkı sağlayacakken ve arkasında Af Örgütü gibi bir yapılanma varken ne yazık ki kısa süreli bir hizmet verebildi. Bu durumda mülteci.net’in gönüllü çalışmasına rağmen 6 yıldan beri alana katkı sunduğunu belirtmek, verilen emeği görmek gerekiyor. Birçok kişi, örgüt alanla ilgili gelişmeleri sitemiz üzerinden takip etmektedir. Ve biz elimizden geldiğince mültecilerin sesini duyurmaya, sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını yaymaya, katkı sağlamaya ve sitemizde yer alan yazı ve haberlerle alanı daha anlaşılır hale getirmeye çalışıyoruz. Aldığımız geri bildirimler, sitemiz aracılığıyla kurulan iletişimler, destek talepleri çerçevesinde bu konuda iyi bir noktada olduğumuzu söylemek gerekiyor.
Multeci.net kar amacı taşıyan bir site değil. Bugüne kadar sitenin bütün giderleri gönüllü bir şekilde karşılandı. Siteye katkı sunması amacıyla yer verdiğimiz reklamlardan da bugüne kadar ele geçen bir gelir bulunmamaktadır. Bu konuda şikayetçi olduğumu söylemeyeceğim. Bu durum anlaşılabilir bir durum. Ama böylesi bir yapıyı desteklemek gerektiğini düşünüyorum. Tıpkı akademik çalışması için sitemizden yararlanan ve hazırladığı Türk İltica ve Sığınma Hukukunun Gelişimi ve AİHM’e Yansıyan Davalar adlı akademik çalışmasını sitemizle paylaşan Mürvet Ece Büyükçalık’ın, alandaki çalışmaları takip eden engin bilgisi, deneyimiyle yazdığı yazı ve değerlendirmelerle alanı ve yaşananları anlaşılabilir hale getiren Taner Kılıç’ın, sığınmacıların, sevincine, kederine ortak olup, onlara destek olmaya çalışan sitemiz aracılığıyla onların seslerini duyuran Zakira Hekmat Frotan’ın, yazılarıyla göç alanını daha iyi anlamamıza yardımcı olan Orçun Ulusoy’un yaptığı gibi. Sadece ismini saydığım kişilere değil 6 yıl boyunca bir şekilde siteye destek olan şuan isimlerini sayamadığım herkese bu alan adına teşekkür borçluyuz.
Sitemiz insan hakları perspektifini temel alarak, sığınma alanıyla ilgili bilinç yükseltmek, sığınmacıların öznesi oldukları bu sürece dâhil edilebilmesi, seslerinin duyurabilmesi için imkân yaratmak, alanda çalışan STÖ’lerin ve alanla ilgili diğer çalışmaları desteklemek ve nihayetinde zorlu sığınma sürecinin sığınmacılar, mülteciler lehine gelişmesine imkan yaratmak için oluşturuldu. 6 yıldan beri sitemiz varlık sebebi bu. Bunun için emek veren herkese teşekkür etmek ve sitenin ilgili herkesin desteğine açık olduğunu belirtmek istiyorum.
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.