Syriza, AB ve göç politikaları

Syriza’nın geri itmeler, bot patlatmalar, sığınmaya erişimi engellemeye dönük tüm hukuksuz uygulamaların önüne geçebileceğini düşünebiliriz. Sadece hukuka dönüldüğünde bile birçok ölümün, ihlalin önüne geçilebileceğini düşünebiliriz.

Syriza, AB ve göç politikaları üzerine Leonidas Karakatsanis[1] ve Cavidan Soykan[2]’ ile söyleşi

Öncelikle Avrupa Birliği ortak göç politikası içerisinde Yunanistan’ın yeri ve önemi hakkında ne söylemek istersiniz?

Cavidan Soykan: AB ortak bir iltica ve göç politikası oluşturmaya çalışıyor. Ama bu konuda tıkanmış durumda.  Hâlihazırda ortak bir iltica ve göç politikasından bahsedemeyiz. Ve mevcut durumda ülkeler bu konuyu egemenlikleri dâhilinde bir politika alanı olarak değerlendirmek istiyor. Diğer pek çok alanda ortaklaşma olmasına rağmen iltica ve göç konusunda ortaklaşma amacıyla yola çıkılmasına karşın bu halen sağlanamadı. Ülkeler bu konuda egemenlik yetkilerini ellerinde tutmak istiyorlar.

Dışsallaştırma politikaları

Ama buna rağmen dışsallaştırma politikaları denilen ve akademide de üzerine çalışma yürütülen bir politika söz konusu. Komşu ve üçüncü ülkelerle bir takım araçlarla mesela geri kabul anlaşmaları ya da aday üye ülkelerin göç, iltica politikalarının uyumlaştırılması adı altında yapılan çalışmalar, yine örneğin Türkiye’de 2013’te çıkan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun hazırlanışı da bu politikanın bir parçası.

‘AB iltica ve göç alanındaki sorumluluğu komşu ülkelere atma çabası içerisinde’

AB, bir takım araçları kullanarak ülkelerin iltica ve göç politikalarına, yeni çıkarılan göç ve yabancılara ilişkin kanunların içine bu araçları yedirmeye çalışarak, bir şekilde iltica ve göç alanındaki sorumluluğu komşu ülkelere atma çabası içerisinde. İçerde serbest dolaşım ve sınırların kaldırılmasıyla dış sınırlara yüklenildiğini, yani Kale Avrupa’sı dediğimiz kavramı üreten durumu görmeye başlıyoruz. Dış sınırların sıkılaştırılması ile göçün güvenlikleştirilmesi denen politika uygulanıyor. 1990’da imzalanıp 1997’de yürürlüğe giren Dublin Anlaşması ile Yunanistan, İspanya ve İtalya 2000’li yıllarda iltica ve göç alanındaki bütün dış sınırları koruma sorumluluğunu AB adına üstlendi. Hâlihazırdaki durum bunun bir sonucu.

Yunanistan’ı Syriza öncesi dönem ve bu dönemde sığınmacıların, göçmenlerin durumunu bağlamında değerlendirecek olursak neler söyleyebiliriz?

‘Tam anlamıyla hukuk dışı bir devlet gerçeği vardı’

Leonidas Karakatsanis: Bence Yunanistan’da Syriza öncesi en büyük problem, Avrupa Birliğinde (AB) genel olarak göçmenlere karşı politika varken Yunanistan’da bu politikanın daha aşırı olmasıydı. Özellikle neoliberal merkez sağ partisi, aşırı sağcıların ve faşistlerin taleplerini kabul etti. ‘Out of the rule of law’, yani tam anlamıyla hukuk dışı bir devlet gerçeği vardı.

“ilk yapabileceğimiz şey yasaya dönmek”

Özellikle göçmenler konusunda bu böyleydi. Biliyorsunuz Syriza göçmenlik konusunda bakan yardımcılığı oluşturdu. Dün bakan yardımcısının konuşmasını izledim. Çok iyi bir konuşmaydı. Bakan yardımcısı “ilk yapabileceğimiz şey yasaya dönmek” diyor. Bence de şimdi en önemlisi yasaya dönmek. Çünkü gerçekten Yunanistan’da yasa dışı bir durum yaşanıyordu. Yunanistan, AB’den sadece para alıyordu ve bu parayla büyük kamplar yapıyordu. Ve o kamplar birer Guantanamo oluyordu. Bunun Avrupa’nın değerlerine yakın olup olmadığını ya da nasıl olduğunu gerçekten bilmiyorum. İlk haftada göçmenlik üzerine çalışan bakan yardımcısı Atina’daki en büyük göçmen kampını ziyaret etti. Kamplar ilk defa görüntülenebildi. Gerçekten trajik bir durum. Ama bu kamplar yavaş yavaş yok edilecek.

Cavidan Soykan: Uluslarası Af Örgütünün (UAÖ) geçen sene Yunanistan hakkında bir raporu çıktı. Raporda özellikle sahil güvenliğin, polisin, işkenceye varan kötü muamele uygulamaları olduğu belirtiliyor. Sadece geri itme değil denizde gördüğünde yardıma ihtiyacı olmasına rağmen görmezden gelme, botu patlatarak geri itme, boğulmaya sebep olma, mesela Farmakonisi, kazası…

Farmakonosi kazası

Farmakonisi kazası hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Cavidan Soykan: 20 Ocak 2014’te meydana geldi. Af örgütü raporuna göre, adaya çok yaklaşmışken sığınmacılar Yunan Sahil Güvenliğine yakalanıyorlar ve Sahil Güvenlik botu bir iple kendi gemisine bağlayıp Türkiye’ye doğru hızla sürüyor, diğer bir deyişle geri itmeye çalışıyor. Ama botta bulunanlar botun durumunun çok kötü olduğunu ve bottan çıkmak istediklerini söylüyor. Botun önce su alması ve sonra ters dönmesi sonucu 11 sığınmacı ölüyor. Ve ölenlerden 8’i çocuk. Botta  24 Afgan ve 3 de Suriyeli sığınmacı vardı. Sağ kurtulanların ifadelerine rağmen hiçbir sahil güvenlik görevlisi suçlu bulunmuyor. 31 Temmuzda Deniz Mahkemesi’nde ilk karar çıkmıştı. Bütün suçlamalar düşüyor. Temyizden sonra da bütün suçlamalar bir Suriyeli sığınmacının üstüne atılmış. Ve 145 yıl hapis ve 570 bin avro para cezası verilmiş. Sahil güvenlik elemanlarıyla ilgili suçlamalar düşmüş. Atina Barosunun bu konuda bir açıklaması olmuştu. Sığınmacıların iddia ve ifadeleri mahkemede verilen kararın ve sahil güvenliğin verdiği beyanların tam tersiydi. Bu karara tepki olarak düzensiz giriş yaptıkları için ceza verilen ve Patras cezaevinde tutulan 26 göçmen açlık grevi eylemi gerçekleştiriyor.

Leonidas Karakatsanis: Bu konuda sadece şunu söylemek istiyorum. Maalesef bu bir mahkeme kararı ve hükümet tarafından da eleştirilen bir mahkeme kararı.

Yunanistan’da mevcut durumu sormuştum az önce eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Cavidan Soykan: AB mevzuatına göre 18 aya kadar gözaltında tutulma durumu var. Ama 18 ayın da üzerinde bir süre insanların tutulduğu iddia ediliyor. ‘No border’ hareketi olarak 2008’de bir eylem yapmıştık o zaman Pagani kapanmıştı. Ama şuan açık ve insanlar orada da çok kötü koşullarda tutuluyor. Yeme içme, hijyen koşulları çok kötü durumda.

‘Sığınmacılar, göçmenler kapana kısılıp kalıyor’

Yunanistan’daki Göçmen Hakları Hareketi, resmi verilere dayanarak Ocak 2015 itibariyle 7 bin kişinin gözaltı merkezlerinde tutulduğunu belirtiyor. Tabii, poliste, jandarmada sahil güvenlikte ve adalarda bir sürü gözaltı merkezi var. Bir hukuki prosedür işlemediği için bu sayılarla ilgili çelişkili bilgiler var. Düzensiz bir şekilde Yunanistan’a giriş yapıldığında kişi 18 aya kadar gözaltında tutulabiliyor. Sığınma başvurusunda bulunanlarsa hemen salıverilmiyor. Salıverilse bile herhangi bir yardım; barınma ya da destek mekanizması yok. Gözaltında tutulanların hakkında çoğunlukla 18 ayın sonunda sınır dışı kararı alınıyor. Ama sınır dışı nereye yapılacak. Çünkü göçmenlerin üzerinde herhangi bir belge olmuyor. Başka bir AB ülkesine gidemiyorlar. Yunanistan’ın zaten bu insanları kendi ülkelerine sınır dışı edebilmesi için bir bütçesi yok. AB’ye ilk giriş yaptığınız ülke hangisiyse orada sığınma hakkınızı kullanmanız beklenir. Eğer Yunanistan’a geldikten sonra başka bir AB ülkesine geçerseniz o ülkenin sizi Dublin Anlaşması’na göre Yunanistan’a geri gönderme hakkı oluyor. Öyle olduğu için de sığınmacılar açısından bir kapana kısılma durumu ortaya çıkıyor. Bu nedenle Yunanistan’da göçmen ve sığınmacı sayısı artmış durumda.

Mevcut durum ne?

Cavidan Soykan: Sığınmacılar, göçmenler kapana kısılıp kalmış durumda. Herkes tekrar yakalanıp gözaltına alınana kadar askıda bir hayat yaşıyor. İnsanlar pasaportsuz, herhangi bir seyahat belgesi olmaksızın, bir şekilde kapana kısılıyorlar. Ve bu sayı artıyor. Bir dönem Afganlar ağırlıktaydı. Bir dönem Türkiye’den giden Kürt sığınmacılar yoğunluktaydı. Ve giderek farklı gruplar oluştu. Daha önce Kürtlerdi, daha sonra Afganlar, şimdi de Suriyeliler. Ve Yunanistan’da kapana kısılıp kalan Suriyeliler ciddi bir sayıya ulaştı. İnsanlar ilerleyemiyor.

İnsanlar Yunanistan üzerinden başka bir AB ülkesine geçiş yapmaya çalıştığında yine ölümü göze alma durumu ortaya çıkıyor galiba

“iç sınırlarda da çok ölen var”

İç sınırlarda da çok ölen var. Yunanistan’ın AB ülkeleriyle ortak sınırından geçmeye çalışırken ölen insanlar da var. Deniz ve Türkiye’nin kara sınırında yaşanan ölümler bunu gölgede bırakıyor. Ama iç sınırlarda da çok sayıda ölüm oluyor. Kamyon kasasında giderken havasızlıktan ölen de oluyor ve başka şekillerde de. Fakat bununla ilgili bir istatistik yok. Fakat bu konuda Hollanda merkezli yürüyen bir proje var. Belki o projeyle beraber ölümlerin bir kaydı tutulmuş olacak.

İnsanların başka AB ülkelerine geçebilmesi için ne yapılabilir?

Yunanistan’da biriken Suriyeli ve Afgan sığınmacıların diğer ülkelere geçişi için diğer AB ülkelerinin sığınmacılara yönelik açık kapı politikası izlemesi, insani bir koridor oluşturması, gözaltı merkezlerinin kapatılması, ve Yunanistan’a yüklenen sorumluluğun paylaşılması gerekiyor.

Syriza’ya gelecek olursak. Syriza göç politikaları ve birçok konuda büyük bir heyecan yarattı. Syriza lideri Alexis Tsipras’ın bu konuda söyledikleri oldu. Syriza‘nın Yönetim Kurulu Üyesi Giorgos Chondros Yunanistan’ın sıkı mülteci politikasını sonlandıracağını ve ‘demokratik bir ülke için böyle bir sınır duvarı utanç vericidir’ dedi.

 

Sizce Syriza sınır duvarını, tel örgüleri, denizdeki sıkı önlemleri kaldıracak mı veya Syriza ile beraber göç politikasında kısa vadede nasıl bir değişim bekleyebiliriz?

“O kadar hızlı davranamaz”

Leonidas Karakatsanis: Sınır duvarlarının kaldırılması konusunda o kadar hızlı davranamaz. Yunanistan halkı zaten bir insani kriz yaşıyor. Mülteciler ise 2 katı bir kriz yaşıyorlar. Çünkü insanlar kapana kısılmış durumda. Çünkü insanlar Yunanistan’da birkaç yıl çalışıp topladığı parayla başka bir AB ülkesine gitmeye çalışıyor. Ama şimdi, kimse gidemiyor. En önemlisi Syriza’nın daha birinci ayındayız. Şuan şöyle bir durum var. Göçmenlik hakkında yardımcı bakanlık kuruldu.

“Syriza’ya oy vermiş ama sığınmacılara, göçmenlere sıcak bakmayan bir seçmen kitlesi de var”

Cavidan Soykan: Hükümet kurulduktan hemen sonra 27 Ocakta yapılan bir açıklama vardı. Hedefimiz gözaltı merkezlerinin tamamıyla kapatılması, insani barınma koşullarının sağlanacağı açık barınma merkezleri oluşturmak gibi bir açıklama yaptılar. Tabii AB göç politikalarına da etkide bulunabilir. Mesela Almanya’daki aktivist arkadaşlarım bu durmu coşkuyla karşıladılar. Aktivistlerin sahada en fazla uğraştıkları konu gözaltı merkezlerinin kapatılması ve herkese serbest bir şekilde seyahat etme hakkının verilmesi, sığınmacıların istediği ülkede sığınma hakkından yararlanabilmesi konusu. Ama kısa vadede Syriza ekonomiye odaklandığı için, ekonomideki beklentileri karşılayamadığı durumda meşruiyetini de sağlayamayacağı için uzun vadede göç de sıkıntılı bir alan olacaktır. Özellikle Syriza’ya oy vermiş ama sığınmacılara, göçmenlere sıcak bakmayan bir seçmen kitlesi de var. Bu kitlenin desteğini kaybetmemek için radikal adımlar atılmasını beklemiyorum. Yunanistan’daki aktivist arkadaşlarım da bu konuda aynı görüşü paylaşıyorlar.

‘Sadece hukuka dönüldüğünde bile birçok ölümün, ihlalin önüne geçilebileceğini düşünebiliriz’

Syriza’nın geri itmeler, bot patlatmalar, sığınmaya erişimi engellemeye dönük tüm hukuksuz uygulamaların önüne geçebileceğini düşünebiliriz. Sadece hukuka dönüldüğünde bile birçok ölümün, ihlalin önüne geçilebileceğini düşünebiliriz. Kısa vadede bunlar olabilir.

Kapana kısılıp kalmış dediğimiz bir göçmen topluluğu var. İlk yapılan açıklamalardan biri bununla ilgiliydi. Ve belki kısa vadede yapılabilir. Benim de beklediğim bir gelişme bu. İşte ikinci, üçüncü kuşak olarak adlandırılan, Yunanistan’da doğmuş olanlar için vatandaşlık verilmesi yönünde bir gelişme olabilir. Böylesi bir durumda en azından Yunanistan’da doğmuş göçmen çocukların yasal statüye kavuşması ve birtakım haklardan yararlanması söz konusu olacaktır. Kısa vadede bunu bekleyebiliriz. Ama gözaltı merkezlerinin kapatılması, dışa açık barınma merkezlerinin oluşturulması biraz daha uzun vadede olabilecek gelişmeler.

AB ilişkilerini dikkate aldığımızda kampların, gözaltı merkezlerinin kaldırılması mümkün mü?

Leonidas Karakatsanis: Sanıyorum AB ile müzakerelerde böyle bir konu var. Şuan daha çok mali konular ön planda ama zamanla gündeme gelebilir. Böyle düşünüyor umut ediyorum.

Cavidan Soykan: Ama kamu düzeni ve polisten sorumlu bakanla göçmenlerle ilgili bakan yardımcısının farklı açıklamaları var. Biri sınırda çitler durmalı, sınırları korumalıyız sınır politikamıza devam etmeliyiz derken göçmenlerle ilgili bakan yardımcı bunun tersini söylüyor.

“Yunan toplumu bir günde solcu olmadı”

Leonidas Karakatsanis: Bu bence çok normal. Yunan toplumu bir günde solcu olmadı. Bir kere o politikaların meşrulaşması gerekiyor. O olmazsa Syriza bir ayda biter. Onun için en mantıklı yapılacak ve Syriza’nın da yaptığı yasaya yakın kalmak. Bu çok önemli.

Ama bu yasa AB’nin ortak göç politikası sonucu oluşmuş bir yasa değil mi?

Leonidas Karakatsanis: Bakalım, sahil güvenliğin geri göndermeleri yasal değil. Ama BMMYK’nın eleştirilerinden sonra şöyle soruluyor ‘nasıl bir geri gönderme’? Denizdeki bu durum tamamen yasadışı. Olabilir insanlar gelebilir. İnsanların mülteci olup olmadıklarına bakılsın.

Zaten önemli bir sorun da ilticaya erişimi engelleme değil mi?

Leonidas Karakatsanis: Elbette, zaten bu konuda tamamen yasadışı bir pratik olduğunu görüyoruz. Bunun için ilk adım yasaya yakın hareket etmektir. Bunu yaptıktan sonra devamı gelir. Böylece insan haklarına ve sol görüşe yakın bir politika görmeye başlayacağız.

Yunanistan’ın sığınma kabul oranları ne?

Cavidan Soykan: Ben çalışmama 2008 yılında başladığımda sığınma kabul oranı %1’in de altındaydı. BMMYK Atina Ofisinin açıkladığına göre 2014 yılında kabul oranı %19 olmuş. Ben bu duruma çok şaşırdım. 44 bin sığınma başvurunun 3500’ü kabul edilmiş. Ve sadece 2014 yılında giriş yapan Suriyeli sığınmacı sayısı 30 bin olarak açıklanmış. Mesela sadece Türkiye ile Yunanistan deniz ve kara sınırında 43 bin kişi yakalanmış. Tabii bunların çoğu gözaltına alınıyor.

Syriza’dan uzun vadede göç politikaları ve AB’ye etki anlamında neler bekleyebiliriz.

 

“En azından Yunan toplumu içindeki ırkçı tutumları azaltacak, biraz törpüleyecek”

Cavidan Soykan:Yunanistan’da önemli ve göçmenlerle ilişkili bir konu da ırkçılık. Mesela Göçmen Hakları Hareketleri (GHH) ciddi anlamda kurumsal ırkçılık olduğunu belirtiyor. Kamu görevlilerinin, polisin ve politikacıların söylem düzeyinde ırkçılık yaptıkları belirtiliyor. En azından Syriza’nın buna karşı mücadele edeceğini söyleyebiliriz. Bence bu bile büyük bir değişiklik. Çünkü her gün televizyonda, basında politikacıların yabancı düşmanlığı içeren nefret söylemleri ki, önceki sağ partilerin söylemini düşünecek olursak, birdenbire göçmenler de bizimle yaşıyor diye bir söyleme geçiliyor. Bu bile etkili olacaktır. En azından Yunan toplumu içindeki ırkçı tutumları azaltacak, biraz törpüleyecektir. Irkçı bir takım hareket ve saldırıları biliyoruz. Geçtiğimiz yıl çok sayıda saldırı oldu, öldürülenler oldu. En azından bunun önüne geçebilecek bir hava yaratacaktır. Bununla ilgili olarak GHH’lar söylem düzeyinde bir değişimin bile sadece Yunanistan’ı değil diğer ülkeleri de olumlu etkileyeceğini ve böylelikle hükümetlere karşı daha güçlü mücadele edilebileceğini belirtiyor. Türkiye’de de hareketler açısından düşünecek olursak, 2 milyon Suriyeli sığınmacıyı akılda tutarsak, bizi de olumlu yönde etkileyebilir.

“Tek başına mücadelesi zor ama AB’nin göç politikasından en çok etkilenen İspanya ve İtalya muhalefeti ve sokak hareketlerinden alacağı destekle daha güçlü hareket edebilir”

Sığınmaya erişim AB’nin ortaklaştırmaya çalıştığı göç politikasının dışsallaştırma ayağının bir boyutu. Dışsallaştırarak sorumluluk komşu ülkelere atılıyor. Bu dışsallaştırma illa insan hakları ihlallerini doğuruyor diyemeyiz. Kötü uygulamaların, pratiklerin bu dışsallaştırma ile bağlantısı var. En azından hukuka dönülse, en azından ihlallerin azalacağını ve bir sonraki adımda bu politikaların değişmesi için AB düzeyinde Yunanistan’ın bir şeyleri zorlayabileceğini düşünebiliriz. Tek başına mücadelesi zor ama AB’nin göç politikasından en çok etkilenen İspanya ve İtalya muhalefeti ve sokak hareketlerinden alacağı destekle beraber göç politikaları konusunda ilgili daha güçlü hareket edebilir.

AB’nin sıkça eleştirilen göç politikası konusunda Syriza nasıl bir anlam taşıyor?

“En azından artık göç politikaları konusunda eleştirileri dile getiren bir hükümet var”

Leonidas Karakatsanis: Şimdi burada bir fırsat olduğunu görmek lazım. Öncelikle göç politikası konusunda eleştirilerin daha önce toplumsal hareketlerden geldiğini biliyoruz. Artık özel bir durum var. Bu politikaları dile getiren bir hükümet var. Neoliberal ve muhafazakar AB içinde düşündüğümüzde zayıf bir hükümet. Ama ne olursa olsun daha önce toplumsal hareketlerde olanlardan bazıları şuan hükümette. Hem sadece sokaktan değil. BMMYK ile çalışan, anti ırkçılık hareketlerinden gelen ve hem yerel ve uluslararası sivil toplum örgütlerinden olan güçlü bir ağdan bahsediyoruz. Umarım pozitif bir şeyler olur.

Umutlu musunuz?

Leonidas Karakatsanis: Umutluyum çünkü göçmenlik konusunuda Syriza’dan ilerici bir politika bekleyebiliriz… Şimdi hükümet için en zor alan ekonomi politikasıdır

Bunlar birbirinden bağımsız değerlendirilebilir mi?

“Syriza’nın sosyal politika alanında radikal sol bir hükümet olduğunu göstermesi gerekir”

Leonidas Karakatsanis: Bence Yunanistan’daki hükümet böyle bir yöntemi seçmeli. Çünkü önümüzdeki 4 ay içinde, müzakerelerin sonuçları yüzünden mali ve ekonomi konusunda büyük bir adım atamamayacak. Ama sosyal politika alanında radikal sol bir hükümet olduğunu göstermesi gerekir..

Söyleşi: Senar Ataman


[1] Leonidas Karakatsanis: Türk-Yunan ilişkileri üzerine çalışma yürüten akademisyen ve Yunan İnsan Hakları Derneği üyesi.

[2] Cavidan Soykan: Ankara Üniversitesi SBF İnsan Hakları Merkezi öğretim elemanı, Göçmen Dayanışma Ağı Ankara aktivisti ve Mülteci-Der üyesi.

Read Previous

İçişleri Bakanlığı’ndan Iraklı mültecilerle ilgili yeni genelge

Read Next

Türkiye’deki Afgan mültecilerin durumu