22 yaşındaki kemancı Barış Yazgı’nın müzikle ilmek ilmek ördüğü gelecek umudu önceki gün Ege Denizi’nin Midilli açıklarında batan sığınmacı teknesinde son buldu. İşi ve sabit bir geliri olmayan Yazgı, ağabeyinin yaşadığı Belçika’ya vize alamayınca insan kaçakçılarıyla anlaştı. İyi bir eğitim alma ve keman virtüözü olma hayaliyle çıktığı yolda hayatını kaybetti. Barış Yazgı’nın bir göçle başlayan ve yine bir göçle son bulan hikâyesini ailesinden dinledik. ALJAZEERA TURK’den Umay Aktaş Salman’ın haberi
Fotoğraf, ajanslara 25 Nisan’da düştü. Ayvacık’ta 16 kişinin cansız bedeni açık denizden teknelerle kıyıya çıkarılıyor. Yerde yatan cansız bedenlerden birinin yanında bir de keman çantası var. O çanta, 22 yaşındaki kemancı Barış Yazgı’ya ait.
Sabit bir işi ve geliri olmayan Yazgı, ağabeyinin yaşadığı Belçika’ya vize alamayınca insan kaçakçılarıyla anlaştı. Ancak Yazgı’nın iyi bir müzik eğitimi alma ve keman virtüözü olma hayaliyle başladığı yolculuk ölümle son buldu.
Göçle başlayan ve biten bir hikâye
Bağcılar’da, Siirt Tüten Ocak Köyü Yardımlaşma Derneği binasındayız. Barış Yazgı’nın ailesi taziyeleri kabul ediyor. Ağabeylerinin, amcasının, kuzeninin, herkesin dilinde Barış’ın keman tutkusu var. 9 çocuklu, Siirtli bir ailenin en küçük oğlu Barış’ın göç etmeye çalışırken sona eren hikâyesi de yine bir göçle başlıyor. 90’lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu’da köylerin boşaltılması sürecinden sonra akrabaları göç eden Yazgı ailesi de 1999 yılında İstanbul’a geldi. Barış, ailesinin psikolojik ve ekonomik sebeplerle göç ettiği İstanbul’da ilk ve ortaokulu okudu. Liseye devam etmedi. Babası seyyar satıcılık yaparak geçimlerini sağlamaya çalışıyordu. Barış da belirli dönemlerde çalışıyordu.
Hastanenin bahçesinde keman çalan çocuk
Yaklaşık 4 yıl önce müzisyen olan ağabeyi Cengiz Yazgı’nın kardeşine keman hediye etmesiyle Barış’ın hayâlleri de değişti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ücretsiz kurslarına gitti. Gece gündüz keman çalışıyordu. Motorla pizza dağıtıyor, geçici işler yapıyor ama parasını da müzikten kazanmaya çabalıyordu. Çeşitli etkinliklerde, sokaklarda çalıyordu. Taksim’de, Kadıköy’de, Avcılar’da… Hatta kimi akşamlar, evleri yakın olduğu için, sakin bulduğu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nin bahçesinde çalıyordu.
Belçika’ya ilk gidişinde de insan kaçakçılarıyla gitti
Barış Yazgı, Belçika’da bir restoranda çalışan ağabeyinin yanına gidip burada eğitim almak istiyordu. Ağabeyinin yanına ilk gidişi geçen seneydi. Sabit bir işi ve geliri olmadığı için vize alamadı. İnsan kaçakçılarıyla yasa dışı yollarla gitti. Yaklaşık 7 ay ağabeyinin yanında kaldı. Bu sırada dil kursuna gitti. Oradaki çeşitli müzik gruplarıyla iletişim kurdu.
Belçika’daki ağabeyi Fuat Yazgı başı önünde “Çok iyi bir kemancı olmayı istiyordu. Batı müziği eğitimi almak istiyordu” diye anlatıyor kardeşini.
Barış Yazgı, 7 ayın ardından yeniden İstanbul’a geldi. Ama aklında yine gitmek vardı. En son bir otelin resepsiyonunda çalıştı. Para biriktirdi. O parayı insan kaçakçılarına verecek ve müzikle kurmak istediği geleceğine bir adım daha yaklaşacaktı. Ama olmadı. Yazgı’nın müzisyen olan ağabeyi Cengiz Yazgı, “Hayaliydi. Kafasına koymuştu. Cenazemizi almaya gittiğimizde diğer cenazelerin sahipleri bile yoktu. İnsanlar özgür bir şekilde umutları, hayalleri için gidebilmeliler” diye konuşyor. Barış’ın dayısının oğlu Esat Kınış ise ailesinin maddi durumunun kuzeninin burada bir şey yapmasına imkan vermediğini, babalarını da birkaç ay önce kaybettiklerini anlatıyor:
“Ağabeyleri, annesi herkes bu şekilde gitmesine karşıydı. Engellemeye çalışıyordu. Son haftalarda sürekli iki üç gün ortadan kayboluyordu. Bir bakıyoruz Çanakkale’ye gitmiş. Ordan gidebilir miyim diye bakıyordu. O kadar kafasına koymuştu.”
Barış’ın yazgısı ‘umuda yolculuk’ yapan bir botta son buldu. Ondan geriye kalan kemanın kutusundan çaldığı parçanın notaları ve kendi besteleri çıktı.
Umay Aktaş Salman
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.