Mülteci kadınlar şiddetle mücadele etmenin yöntemlerini arıyor
Şiddetin en ağır halini yaşayan Suriyeli mülteci kadınlar İzmir’de mülteci derneğinin etrafında bir araya gelerek haklarını ve şiddete maruz kaldıklarında neler yapmaları gerektiğini öğreniyorlar. Mülteci kadınlar, Türkiyeli kız kardeşlerine de dayanışma çağrısında bulunuyor.
1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten Diktatör Rafael Trujillo’nün hedef göstermesi sonucunda vahşice katledilen Mirabal kız kardeşlerin anısı, özgürlük ve insan hakları için verdikleri mücadele, dünyada ve insan hakları savunucuları ve kadın hareketleri için bir sembol haline geldi. 1999 yılında Birleşmiş Milletler, 25 Kasım’ın “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü” olarak benimsenmesini karar altına aldı.
Devam eden savaşların ve ekonomik sömürünün bir sonucu olarak ülkelerini terk eden birçok mülteci kadın, bugün kaçtıkları ülkelerde, yolda ve sığındıkları ülkelerde erkek şiddetiyle ve toplumsal cinsiyete özgü şiddet biçimleriyle karşılaşıyorlar. Birleşmiş Milletlerin verilerine göre dünya üzerinde 70 milyon mülteci var ve bunun önemli bir çoğunluğunu kadın ve kız çocukları oluşturuyor. Mülteci kadınların yaşadıkları sorunlar, son yıllarda başlı başına bir insan hakları sorunu halini almış duruma. Özellikle ülkelerindeki savaştan kaçarak komşu ülkelere göç eden kadınların yaşadığı şiddet, bugün kadınlara yönelik şiddetin en ağır biçimlerinden biri olarak değerlendiriliyor.
Şiddet Göçle Son Bulmuyor
Son yıllarda Suriye’den de milyonlarca mültecinin gelmesiyle, Türkiye’de mülteci kadınlara yönelik erkek şiddeti artık görmezden gelinemeyecek boyutlara ulaştı. Mülteci kadınlar, gündelik hayatlarının her alanında, evde, işyerlerinde ve kamusal alanlarda, zorla evlendirme, ev içi şiddet ve taciz gibi farklı şiddet biçimleri ile karşılaşıyorlar. Mülteci kadınlar ve kız çocukları yaşadıkları şiddet ülkelerinden ayrılmalarıyla son bulmuyor. Sığındıkları ülkeye gelene kadarki süreçte ve sığındıkları ülkede de kadınlar halen şiddete maruz bırakılmaya devam ediliyorlar.
Türkiye, 3,5 milyondan fazla kayıtlı Suriyeli mültecinin yanı sıra Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)’ye kayıtlı 500.000’den fazla diğer uyruklardan mülteci de yaşamaktadır. 7 Kasım 2019 tarihi itibarıyla Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM)’in verilerine göre Türkiye’deki geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin sayısı 3 milyon 682 bin 434. Suriyeli mültecilerin, 1 milyon 686 bin 704’’ü ise kadınlardan oluşuyor.
Sokakta Nefrete Dayalı Şiddet
Türkiye’de büyük çoğunluğunu Suriyeli kadınların oluşturduğu mülteci kadınlar ırkçılıktan kaynaklı yabancı düşmanlığı temelli şiddetin hem ev içinde ve kendi toplumlarındaki yoksullukla katmerlenmiş şiddetin hedefi halindeler. Bunun en acı örneği, 2017 Temmuz’unda Emani Al-Rahmun’un tecavüze maruz bırakıldıktan sonra çocuğuyla birlikte katledilmesi oldu. Emani’nin maruz bırakıldıkları Suriyeli ve mülteci kadınların yaşayabilecekleri şiddetin sınırlarını gösterir nitelikte. Bu olay, mülteci kadınların ne denli kırılgan ve saldırıya açık bir kesim olduklarına işaret ediyor.
10 Suriyeli Kadından 9’u Fiziksel Şiddete Maruz Kalıyor
Hacettepe Üniversitesi, Suriyeli mülteci kadınların üreme sağlığı ve toplumsal cinsiyet temelli şiddete yönelik hizmetlere ilişkin ihtiyaçlarının belirleme amacıyla hazırladığı rapor gerçekleri rakamlarla ortaya koyuyor. 2019 Haziranda açıklanan rapor, 413 Suriyeli kadınla görüşerek hazırlandı. Raporla, son 12 ay içinde, her 10 mülteci kadından 9’unun fiziksel şiddete, 8’inin duygusal şiddete, 8’inin ise cinsel şiddete maruz kaldığı ortaya çıktı. Rapora göre, Türkiye’de temel ihtiyaçlarını karşılayan Suriyeli mültecilerin oranı yüzde 1’e düştü ve Kadınların yüzde 92’si en az bir kez evlendiğini, yüzde 59’u ilk evliliğini 18 yaşından küçükken yaptığını bildirdi. Resmi nikâh oranı yüzde 90, dini nikâh oranı yüzde 97.
Şiddete Karşı Başvuru Oranı Yüzde 7
Suriyeli 10 kadından 6’sı yaşamının herhangi bir döneminde yakın ilişkide olduğu erkek tarafından hakaret, küfür, aşağılama, küçük düşürme, tehdit şeklindeki duygusal şiddet türlerine maruz kaldığını belirtti. Kadınların yüzde 42’si maruz kaldıkları şiddeti yakın çevrelerine anlattıklarını belirtirken, yalnızca yüzde 7’si şiddetle ilgili kurumsal başvuruda bulundu. Kadınlar, böyle bir başvuruyu, “ailenin mahremiyetinin ihlali” olarak değerlendirdi. Suriyeli kadınların yüzde 15’i Türkiye’de resmi evlenme yaşının 17 olduğundan, yüzde 16’sı ise ebeveynlerin 15 yaşından küçük çocuklarını evlendirmeleri durumunda suç işlemiş olacaklarından haberdar olmadığını söyledi. Türk Medeni Kanunu’na göre, tek eşle evliliğin yasal olduğunu bilmeyen Suriyeli kadınların oranı yüzde 23’ü buldu. Rapor, Suriyeli kadınların yüzde 47’sinin, Türkiye’de kanunen eşinin kadını cinsel ilişkiye zorlamasının suç olduğunu bilmediğini ortaya koydu.
Güvencesiz Çalışma Cinsel Şiddete Karşı Dayanaksızlaştırıyor
Mülteci kadınların yoksulluk ve statüsüzlükten kaynaklı güvencesizlikleri iş bulup çalışmaya başladıklarında da iş yerlerinde yaşadıkları cinsel ve ekonomik şiddete karşı onları dayanaksız bırakıyor. Birçok mülteci kadın ve kız çocuğu, yedek iş gücü olarak görüldüklerinden dolayı, zaten mevsimlik işçilik, tekstil, ayakkabıcılık gibi enformel ve güvencesiz işlerde istihdam ediliyor. Bununla birlikte, Suriyeli, Afganistanlı, İranlı ve Iraklı mülteci kadınlar başta olmak üzere birçok mülteci kadın iş yerlerinde cinsel tacizden tecavüze cinsel şiddetin her türlüsüne maruz bırakılmanın yanı sıra, ücretlerinin ödenmemesi, Türkiye vatandaşlarına göre daha düşük ücret verilmesi ve erkeklere göre daha az ücretle çalıştırılma gibi sorunlarla karşı karşıyalar.
İzmir’de Mülteci Derneğinde Şiddete Karşı Hukuk Eğitimi
İzmir’de Suriyeli mültecilerin kendilerinin kurduğu Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği’nin üyesi kadınlar, kız kardeşlerinin maruz kaldıkları şiddete karşı çalışma yapıyorlar. Dernekte verilen eğitimlerle mülteci kadınların sahip oldukları haklar ve maruz kaldıkları herhangi bir şiddette nereye başvurmaları gerektiğinin bilgisi veriliyor. Dernek yakın zamanda hukuki destek vermek için de çalışmalarını sürdürüyor. Derneğin kadın çalışmalarından sorumlu yöneticisi Marvat Srour, özellikle ekonomik krizden kaynaklı boşanma ve aile için şiddetin arttığını belirtti.
‘şiddete Karşı Neler Yapmaları Gerektiğini Anlatıyoruz’
Srour, kadınların evde eşlerinden ve işyerlerinde patronlarından ve beraber çalıştıkları erkek işçilerden maruz kaldıkları taciz ve şiddette ve sokakta maruz kaldıkları nefret söylemi içeren sözlü şiddette derneğe geldiğini ve neler yapabileceklerini sorduklarını anlattı. Son olarak Suriyeli bir işçi kadının, cinsel tacizine maruz kaldıktan sonra derneğe geldiğinin bilgisini veren Srour “Kadın arkadaşımız parasını isterken patronu kendisini cinsel ilişkiye zorlamış ve parasını alamadan işyerinden kaçmış. Yine yakın bir zamanda başka bir kadın arkadaşımız sokakta sözlü şiddete maruz kaldığını söyledi” dedi.
‘İlk Geldiğimiz Yıla Göre Daha Güçlüyüz’
Suriyeli mülteci kadınların ilk geldikleri yıla göre daha da güçlendiğini dile getiren Srour “Maruz kaldıkları şiddet ve hak ihlalleri ile başa çıkmanın yollarını arıyorlar. Şiddete karşı boyun eğmemeyi öğreniyorlar. Bunda bireysel olarak verdikleri çaba ve sahip oldukları hakların öğrenmelerinin etkisi var. Suriyeli kadınlar yaşamın içinde daha görünür olmak, üretmek ve katkı sunmak istiyorlar ve ‘biz de varız’ demek istiyorlar. Artık daha çok mülteci kadın çalışıyor. Önemli bir kısmı tekstil ve restoran gibi yerlerde çalışıyor. Kuaför, terzi dükkanı açan kadınlarımız var. Derneğimizde kadınlara yönelik hak eğitimleri oluyor. Suriyeli kadınlara çağrımız bu eğitimlere katılarak daha fazla bilgilenebilir. Ayrıca yakın zamanda kadınlara maruz kaldıkları hak ihlallerinde hukuki destek de sunmaya başlayacağız” dedi.
‘Haklarımızı Öğrendikçe Şiddet Azalıyor’
Dernekte Suriyeli çocuklara konuşma terapisi eğitimi veren öğretmen Rafif Hamami de, başka Suriyeli mülteci kadınlarla aynı dernek çatısı altında çalışmanın kendisini daha da güçlendirdiğini belirtti. Hamami, Suriyeli kadınların artık şiddete maruz kaldığında ne yapacağını bildiğini, hangi durumlarda polise, aile bakanlığına gitmesi gerektiklerini bildiğini ifade etti. Hamami “Öyle ki daha önce fiili olarak şiddet uygulayan Suriyeli erkekler, kadınlar haklarını öğrendikten sonra artık fiziki şiddet uygulayamaz oldu. Şiddet, sözlü şiddete dönüyor” dedi.
‘Son Günlerde Sokaktaki Nefret Söylemi Arttı’
Hamami, çalışmaya başlayan ya da iş kurarak ekonomik olarak da güçlenen Suriyeli kadınların evdeki şiddete karşı daha fazla tepki vermeye başladığını aktardı. Son günlerde mülteci kadınların en çok sokaktaki sözlü şiddetten şikayetçi olduğunu belirten Hamami “Ülke gündeminde bizlerle ilgili yalan haberler gündem olduğu zamanlarda bu sözlü şiddet de artıyor. Bundan en çok da mülteci kadınlar etkileniyor. Sözlü şiddete maruz kalan kadınlar sokağa çıkarken iki kere düşünüyor ve evden çıkmamaya çalışıyor.
Türkiyeli Kadınlara Dayanışma Çağrısı
Türkiyeli kadınlara da dayanışma çağrısı yapan Hamami “Türkiyeli kadınlar da biliyor ki Suriyeli mülteci kadınlar savaştan kaçtı, göç etti, yakınlarını yitirdi. Türkiyeli kadınlar da bizlerin yaşadığı bu zorlukları unutmayarak kadın olduğumuzu düşünmeli ve bizim uzattığımız birlikte yaşama dair elimizi tutmalı. Biz Türkiyeli kız kardeşlerimizden dayanışma bekliyoruz. Bir arada çalışmalar yapabiliriz” dedi.
‘Cinsel Şiddet Faillerine Caydırıcı Ceza Verilmeli’
Devlet düzeyinde ve diğer sivil toplum kuruluşlarının da mülteci kadınları güçlendirilecek çalışmalarının daha kararlı olması gerektiğini de ifade eden Hamami eğitimini sürdürmek isteyen genç mülteci kadınlara destek sunulmasını ve genç kızların eğitimden mahrum bırakılması halinde daha sert yaptırımların uygulanmasını istedi. Hamami, cinsel şiddet faillerine karşı caydırıcı cezaların uygulanması gerektiğini de dile getirdi.
Kaynak: Gazete 9 Eylül