Toplumda ortaya çıkan birçok ekonomik ve sosyal sorunun ‘günah keçisi’ olarak gösterilen mülteciler, çeşitli konu başlıkları etrafında devamlı olarak düşmanlığa maruz kalıyor. Yakın zamanda uyuzun vakalarının artmasından mültecilerin sorumlu tutulması ile ilgili İzmir Tabip Odası Genel Sekrteri Doktor M. Lütfi Çamlı, Göç Araştırmaları Derneği üyesi akademisyen Lülüfer Körükmez ve Mülteci Der Başkanı Avukat İrem Geçmez Sivil Sayfalar’a açıklamada bulundu.
İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri M. Lütfi Çamlı, son zamanlarda arttığı söylenen uyuzun mültecilerden kaynaklı olduğuyla ilgili söylemlerin spekülatif olduğunu belirterek, “Buna dair bir kanıt yok, bunu söyleyenlerin ellerinde nasıl bir veri var bilmiyorum. Bu tamamen kişinin kendi görüşünü yansıtan bir durum. Uyuzun hangi koşullarda yayılabildiğini biliyoruz, bir toplu yaşam alanlarında ve yaşam koşullarının daha olumsuz olduğu koşullarda oluyor. Bu ırki bir özellikten öte bu yaşam koşullarında yaşayan dünyanın neresinde olursa olsun herkeste yaşanabilir bir olay. Biz bir bölgede uyuzu daha çok görüyorsak öncelikle o bölgenin barınma şartlarını, sosyo ekonomik koşullarını ve sağlığa erişim durumlarını incelememiz gerekiyor. Direkt sorumlusu olarak mültecileri göstermek çok sağlıklı bir yaklaşım değil. Bu tür tespitler mantıklı olabilir ama belli bir ırka ya da mültecilerde var demek doğru, bilimsel kanta dayalı bir görüş değil” dedi.
‘Sağlık Müdürlüğü, Yerel Yönetim ve Valiliklere Görev Düşüyor’
Nefret söylemlerinin bir yere götürmeyeceğini dile getiren Çamlı, “Aksine tehlikeli olabilecek, ötekileştirmeyi, nefret söylemine neden olabilecek durumlar. Barınma ve sağlık koşullarının iyileştirilmesi sadece sağlık müdürlüklerinin değil, yerel yönetimler, valiliklerin de adım atması lazım. Mülteciler gelirken yanlarında bu hastalıkları getirmediler. Mülteciler yeni değil çoktandadır Türkiye’deler. Parazit dış koşullarda çok uzun yaşamıyor, en fazla iki gün. Eşyalarla, çamaşırlarla gelmesi mümkün değil. Böyle de bir şey var o kişinin mülteci olup olmadığı sorgulanmadan yaşam koşullarının, hijyen şartlarının gözden geçirilmesi gerekiyor. Koruyucu halk sağlığı tedbirlerinin sağlanması, daha insani yaşam koşullarının yerel yönetimlerce desteklenmesi lazım” ifadelerini kullandı.
‘Basın Yanlış İnançları Daha Da Yerleşik Hale Getiriyor’
Göç Araştırmaları Derneği üyesi akademisyen Lülüfer Körükmez de uyuz vb bulaşıcı hastalıkların “kaynağı” olarak mültecileri göstermenin ve bunun kabullenişindeki yaygınlığın toplumun mültecilere bakışını şekillendirdiğini ifade ederek, “Maalesef sadece hastalıklar değil, birçok sosyal ve ekonomik sorunun ‘kaynağı’ olarak da mülteciler görülüyor. Örneğin, işsizliğin, ekonomik krizin, sağlık hizmetlerindeki eksikliklerin sebebi mülteciler özellikle de Suriyeliler olarak görülüyor. Basının önemli bir bölümü, bir yandan yanlış inançlara ve eksik bilgiye dayalı, toplumsa yaygın algıyı daha yerleşik hale getiriyor, daha derinleştiriyor” dedi.
‘Haberler Sınırların Kalınlaşmasına Yol Açıyor’
Körükmez şunları söyledi: “Maalesef Türkiye’de, göçmen, mülteci, vatandaş ve statüsüzlerin, toplumsal barış koşullarında bir arada yaşamaları için bütünleştirici adımlar atıldığını söylemek mümkün değil. Doğrudan ayrımcı söylemler ve uygulamalar bir yana, ne muhalefet partilerinin ne iktidar partisinin, toplumsal barışı önceleyen, hak temelli, birlikte yaşamı kurgulayacak politikalar geliştiremediklerini görüyoruz. Bu tür haberler ise, gruplar arası gerilimleri daha da besleyecek, gruplar arası sınırların daha kalınlaşmasına yol açmaktadır”.
‘Mültecilerin Sebep Olduğuna Dair Veri Yok’
Uyuz vakalarında yaşanan artış ile birlikte mültecilerin yeniden hedefe konulmasını eleştiren Mülteci-Der Başkanı İrem Geçmez, daha önce de şark çıbanı ve çocuk felcinin özellikle sınıra yakın yerlerde yeniden görülmesi üzerine benzer suçlama ve tartışmalar yaşandığını hatırlatarak, “Ülkemiz 10 senedir yoğun bir şekilde göç alıyor ancak uyuz hastalığı yakın bir zamanda bu kadar sıklıkla görülmeye başlandı. Mültecilerin ülkemize hastalıkla geldiği, bu hastalığın onlar yüzünden ortaya çıktığı ya da çoğaldığı yönünde bir tespit olmamasına rağmen bu konuda da sebep olarak gösteriliyorlar. Mültecilerin yaşadıkları, tutuldukları alanlar çoğu zaman yeterince hijyenik olamıyor. Özellikle tutulma alanlarında bu sebeple deri hastalıkları meydana gelebiliyor ancak böyle bir durumda dahi bunun sebebi mülteciler değil, mültecilerin kötü koşullarda tutulmasına veya yaşamasına sebep olanlardır” diye konuştu.
Haber: Metehan Ud
Kaynak: Sivil Sayfalar