Van Kadın Derneği (VAKAD) ile röportaj

Van’da yaşayan kadın mülteciler, sığınmacılar için büyük bir umut kapısı olan Van Kadın Derneğiyle (VAKAD) Van da yaşayan kadın mültecilerin, sığınmacıların durumunu konuştuk. Örnek bir çalışma yürüten dernek mültecilerin bulunduğu her ilde ihtiyaç duyulan hizmeti daha doğrusu dayanışmayı sunarak birçok mülteciye, sığınmacıya zorlu sığınma sürecinde ciddi bir destek sağlıyor.  Sorularımızı yanıtlayan Zelal Özgökçeye ve desteğini esirgemeyen Zozan Özgökçeye teşekkürlerimizi sunuyor ve Van Kadın Dayanışma Derneğine çalışmalarında başarılar diliyoruz.

Derneğiniz hakkında ve derneğinizin ne zamandan beri kadın mültecilere yönelik hizmet verdiğiyle ilgili biraz bilgi verir misiniz?

Van Kadın Derneği 2004 yılında kuruldu. Feminist bir örgütüz. Kadına yönelik şiddetle mücadele etmeye çalışıyoruz. Şiddet her yerde olduğu için çalışma alanımız da çok geniş. Mücadele araçlarımız yasalar, eğitimler, sığınaklar ve dayanışmadır. Bir danışma merkezimiz var ve kadınlarla orada görüşüyoruz. Bu merkezde hukuksal, psikolojik, barınma destek veriyoruz, iş danışmanlığı yapıyoruz. Mekanizmalara erişim konusunda da kolaylaştırıcı olmaya çalışıyoruz. Ayrıca kadınlar için insan hakları eğitimleri veriyoruz. Kampanyalar yapıyoruz ve bölgede örgütlenme çalışmaları yapıyoruz. Bir dayanışma mağazamız var. İkinci el eşyaların satışını yapıyoruz.

Mülteci kadınlarla ilgili çalışmayı aslında derneğin kuruluşunda hiç düşünmemişiz. Dernek kurulduktan sonra derneğe bir mülteci kadın aile içi şiddet nedeniyle geldi. Babasının kendisini fuhuş yapmaya zorladığını anlattı. Vücudunun her yerinde kemer izleri vardı. İlk yüzleşmemiz böyle oldu. Daha sonra diğer hak örgütleriyle ve BMMYK a ile bu konuda görüşmeye başladık. Van barosunun bazı avukatlarından ve BMMYK dan mülteci hukukuna ilişkin bilgiler/eğitimler almaya başladık. BMMYK, Van Barosu ve İHD ile ortak bir Kadın Danışma Merkezi Projesi hazırladık. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi özellikle uygulamalar konusunda bize çok destek oldu, yol ve yöntemleri, riskleri aktardı.

Kısacası kuruluşumuzdan bu güne kadar mülteci ve sığınmacılar ile barınma, sosyal entegrasyon konularında dayanışma zemininde çalışıyoruz. Derneğe danışmak için gelen kadınların büyük bir kısmını mülteciler ve sığınmacılar oluşturuyor.

Derneğiniz mültecilere, sığınmacılara yönelik ne tür hizmetler sunuyor?

Temelde barınma ve danışmanlık desteği veriyoruz.<b> En önemli ve ülkedeki büyük bir boşluğu dolduran çalışmamız barınma ile ilgili.</b> 2005 yılında BMMYK ile oturup mülteci kadınların barınma sorunlarını bir nebze giderebilmek için 17 kapasiteli bir sığınak açmak için proje yazdık. Finans desteğini bulduktan sonra da sığınağı açtık. <b>Mülteci kadınlar ilk geldiklerinde en başta barınma sorunuyla karşı karşıya. </b>Kadınlar ve çocukları bu evde 2 ay kalabiliyorlar ve 2 ay içinde şehirdeki olanakları öğrenebiliyorlar. Hastane, imzaya gitme, okul ve eğitimlerden yararlanma ve yardımlara ulaşma konusundaki bilgileri alıyorlar. Kaldıkları süre içinde kendilerine bir ev bulmaları için teşvik etmeye çalışıyoruz. Ev bulduktan sonra ev eşyası bulmaya çalışıyoruz. Sığınaktan çıktıktan sonra da ilişkimiz devam ediyor. Kadınlar evde kaldıkları sürece dayanışma mağazasında çalışabiliyorlar. Eşyaların makinede yıkanması, kurutulması, ütülenmesi ve satışa hazırlanması işlerini yapıyorlar. Bunu dönüşümlü olarak yapıyorlar ve para kazanabiliyorlar. Bu çalışma sürecine isteyenler katılıyor.

Ayrıca dernek mültecilerle ilgili diğer hak örgütleriyle birlikte içişleri bakanlığının uygulama talimatının Van’da uygulanışı ile ilgili 2 yıldır rapor hazırlayıp bu raporu BMMYK ile de paylaşmakta. Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) 2008 yılı içinde ülkelere eşcinsellerin hakları ile ilgili yazdığı raporun hazırlık aşamasında dernekle ve dernek aracılığıyla dernekte yaptığımız bir toplantıyla İran Afgan ve Türkiyeli eşcinsellerle de görüşme yaptılar.

Mülteci kadınlar Türkiyeli kadınlar gibi dernek danışmanlığından faydalanabiliyorlar. Özellikle aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet konusunda hukuksal danışmanlık ve hukuksal işlemlerde refakat ediyoruz. Karakol, savcılık ve duruşma salonundan sonuç alınıncaya kadar takip ediyoruz tüm işlemlerini.

Danışmanlık, barınma, rapor hazırlama dışında ayrıca İHD, BMMYK, TEGV ve Af Örgütü ile bir araya gelerek son 2 iki yıldır 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde festival yapmaya başladık. Yöresel yemekler, çocuklar için müzik resim atölyeleri, müzikli eğlence düzenliyoruz. Festivalden önce birkaç kez de sadece mültecilerin katıldığı, herkesin katılımına da açık olarak yaptığımız seminer ve toplantılarımız da oldu. Önümüze koyduğumuz başka bir plan da mülteciler için yazılı görsel ve işitsel materyal hazırlamak.

Sığınma evinizden kaç kadın mülteci, sığınmacı yararlanıyor?

Evin kapasitesi 17 ama bazen bu sayı 23-24’e çıkabiliyor. Evin sirkülâsyonu çok fazla. Sadece bu yıl evde yaklaşık 150 mülteci kadın ve çocuk kaldı.

Hizmetlerinizi sunarken en çok ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

En büyük sorun tercümanlık yapacak birini bulmakta. Şuanda bize tercümanlık yapan kadın Türkiye’ye evlenmek için gelmiş bir İranlı. Ama onunla tanışmadan önce mecburen mültecileri tercümanlıkta değerlendirdik. Aslında bu güzel ve önemli bir şey ancak birbirleriyle güven ilişkisi gelişmemiş kişiler ya da hassas dosyaları olanlar mülteci tercümanların arada olmasını istemiyor. Bu da çok zorlayıcı tabi. Vanda da mültecilerle ilgili faaliyet gösteren hiçbir kuruluşun birlikte çalıştığı ya da tercümanlığından faydalandığı bağımsız bir tanıdığı olan da yoktu. neyseki biz bağımsız birini bulabildik.

Sorunlar kendini en çok sığınakta gösteriyor. Afgan ve İranlı kadınların ilişkilerinde derin bir uçurum ve gerilim var. Afgan kadınlar Türkiye’ye gelmeden önce İrana gidiyorlar ve İranda çok fazla zulümle karşılaştıklarını söylüyorlar. Bu sebeple İranlı kadınlardan almaya çalışıyorlar intikamlarını. İranlı kadınlar da Afganların temiz olmadıklarını söyleyip çocuklarını dövebiliyorlar. İki haftada bir yaptığımız toplantılar aniden savaş alanına dönebiliyor. “kadın/mülteci/geldiği ülkeden olmak/dini inanç” kavramlarının kargaşası ortak yaşamın geliştirilmesinde kilit kavramlar. Biz kadın olmak ve mülteci olmak ortaklığından hareket etmeye çalışsak da evde durum değişiyor zaman zaman. Farklılıkların ayrımcılıkla sonuçlanmaması için kadınlar eve giriş yapmadan özellikle ortak yaşama ilişkin belirlediğimiz bu sorunlar hakkında konuşuyoruz.

Yine sığınakta karşılaştığımız başka önemli bir sorun da evin olanaklarından faydalanma konusunda. Kadınlar evde yemeklerini kendilerini yapıyorlar çünkü kendi alışkanlıklarına göre sevdikleri yemekleri yemek istiyorlar doğal olarak. Ancak bir süre sonra evde bazı kadınların diğerlerinden daha çok yediği, kalmazsa diye yiyecekleri ve malzemeleri yataklarının altlarında sakladıklarını, eve yeni gelen kadınlarla “bunlar bizim siparişimiz, sen kendi listeni yap ve iste” diyerek paylaşmayı reddettiklerini anladık. Eve gelen kadınların evden ayrılmak istemelerine kadar varan bu sorun aslında onca yaşadıkları süreçten ve daha neler yaşayacaklarını kestirememekten dolayı o kadar normal ki. Bazen sığınakta sıkıyönetim kuralları uygulamak geçiyor içimizden ama vazgeçiyoruz tabi düşüncelerimizden. Çok zorlanıyoruz. Bir keresinde odaları aramak zorunda kaldık çünkü buzdolabını bomboş gördük alışverişten bir gün sonra. Mecburi arama sonunda kadınların eşyaları nüfus oranlarına göre paylaştıklarını ve birinin gıdası bitince öbürünün parayla ona sattığını öğrendik. Ev iki katlı olduğundan beri bu sorun için bulduğumuz çözüm yöntemi yemekhane ile yatakhanenin ayrı katlarda olması oldu. Şuanda biraz daha giderilmiş durumda sorunları.

Van ilinde kaç kadın sığınmacı ikamet ediyor? Sizin verdiğiniz hizmetler yeterli olabiliyor mu?

Bununla ilgili net bir bilgimiz yok aslında. Ama genel mülteci resmi sayısı 2000i geçmiş durumda. Biz yaptıklarımıza aslında “hizmet” demiyoruz. Burası bir dayanışma ortamı. Hizmet kelimesi kamusal bir kavram. Biz kamunun hizmet vermesini sağlamaya çalışıyoruz. Aslında barınma konusu da kamunun yapması gereken bir iş ama biz zaten kendimizi geçici olarak görüyoruz sığınak idaresi konusunda da. Ama dayanışma zemini olabildik mi yeterince diye çevirirsek soruyu, cevabı hayır olur. Mültecilerin aslında Cenevre sözleşmesine göre örgütlenme hakları da var. Ama mülteciler örgütlenmekten, örgütlü yaşama katılmaktan uzak duruyorlar. Kamusal ilişkileri sıkı olan kuruluşlarda görünmeye çalışıyorlar. Van Kadın Derneği’ne geldiği, mültecilerle ilgili geniş katılımlı toplantılarda söz alıp sıkıntılarını anlattıkları için azarlanan, olumsuz tepkiler alan mülteciler var. Bu yüzden hak örgütlerine gelmekten korkuyorlar. Ama yine de Van Kadın Derneğine günde 15–20 arası mülteci gelmektedir. Bazen yaptığımız işlemlerde “bunu Van Kadın Derneği’yle yaptığınızı söylemeyin” demek zorunda kalıyoruz. Aramızda gizli kalıyor her şey. Dayanışmayı engelleyen olaylar bunlar.

Aslında danışman sayımız da çok az dernekte. Sadece 5 kişiyiz. Mültecilere refakatçi olmak istiyoruz her işlemlerinde. Ama ayni ve nakdi yardımlara erişim işlemlerinde refakat edemiyoruz. Geribildirimi mültecilerin kendisinden istiyoruz. Sayımızın azlığı bizi çok fazla yoruyor. Özellikle mülteci danışmanlığı yapacak olan gönüllülere ihtiyacımız var.

Daha çok kadın mültecilerin ne tür sorunlarla karşılaştıklarına şahit oluyorsunuz?

Hukuka erişim çok sorunlu. Ülkemizin yasalarını çok zorlukla ve kulaktan dolma bilgilerle öğreniyorlar. Ailece geldiklerinde ve aile içi şiddet gördüklerinde başvuracakları yerlerden tutun, hangi haklardan nasıl yararlanabilecekleri konusunda bilgi alabilecekleri yerler sınırlı.

Sağlık hizmetleri de çok sorunlu. Örneğin kadın hastalıkları doktorunun kadın olmasını tercih etmek istiyor ama hastanelerde tercüman yok. Kadınlar için doktor sevki yazılarında özellikle “kadın” doktor talebini yazmamıza rağmen valilik kendi sevk kâğıdına “kadın” doktor ibaresini belirtmiyor.

Namus bahanesiyle öldürülme riskinden kaçan kadınlar Türkiye’de yine risk altındalar. Aileleri, eşleri takip edip kolaylıkla bulabilir ama bir girişimleri olmadan devlet tarafından güvenlik altına alınmıyorlar. Risk altında olmayan mülteci kadınlar ilk geldiklerinde ya da bir şekilde evsiz kaldıklarında kalabilecekleri bir devlet sığınağı da yok. Kadın ticareti mağduru olmaya en aday kadınlar mülteci kadınlardır ne yazık ki. Bununla beraber yanında bir erkek olmadan çocuklarıyla ya da yalnız gelen mülteci kadınlar da ikamet ettikleri mahallelerde sorunlar yaşamakta. Örneğin eve erkek yakınları/arkadaşları/sevgilileri gelen kadınlardan birinin evi mahalle halkının şikâyeti nedeniyle mühürlendi. Evden eşyalarını da alamadı. Mührün kırdırılmasını sağladık. Ancak o mahallede rahat rahat oturma şansı kalmadığı için taşınmak zorunda kaldı.

Bir sorun da eşcinsellerle ilgili. Derneğimizde pek faal olmasa da içinde Türkiyeli eşcinsellerin olduğu bir birim bulunmaktadır. Eşcinsel mülteciler de derneğe gelip danışmanlık alabilmektedir. Özellikle Van halkı tarafından gördükleri baskılar tecavüz etme, öldürmeye, kesici aletlerle yaralamaya kadar varmakta. Can güvenliği riski ile karşılaşmak Van’da çok mümkün çünkü düşmanlarının ya da ailelerinin Van’a gelip imza günleri yabancılar şubenin önünde beklemeleri risk altındaki kişilere ulaşmaları için kâfi. Durum böyleyken gerek BMMYK ya gerek de yabancılar şubeye başka bir ile nakil talebinde bulunuyoruz. Burada prosedürde bazı sıkıntılar var. Mülteciler 4–5 ayda cevap alabiliyorlar.

Peki, sığınmacıların, mültecilerin en çok şikâyet ettikleri hususlar neler?

Dosyaları ile ilgili kaygılarını giderecek bilgiye erişemediklerinden bahsediyorlar sürekli. Biz bilgi alımını kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Ama ulaşamadığımız birçok mülteci var.

Hizmetlerden yararlanmayla ilgili şikâyetleri çok. Bir talep için ön koşulların çok olması ve bu koşulları gerçekleştirmeye çalışırken gittikleri yerlerde ağzı var dili yok gibi, sürekli “muhtaçmış” gibi algılanma ve aşağılanmaktan şikâyetçiler.

Yazdıkları dilekçelerin kabul edilmemesi de zaten en çok şikâyet konularından biri

Sığınma sürecinin uzunluğu kadın mültecilere nasıl yansıyor? Aile içi şiddet sığınma sürecinin uzamasına paralel artıyor mu? Bununla ilişkili olarak çocuk mülteciler bu sorundan (sığınma sürecinin uzamasından ve aile içi şiddetten) nasıl etkileniyor?

Önce çocuklardan bahsetmek istiyorum. Çocuklar zaten genellikle neden Türkiye’ye geldiklerinden yeterince bilgi sahibi değiller. Okulda sorunlar yaşıyorlar. Evde aile ilişkileri dosya-sınır dışı korkusu-imza-hastalık-yardım sorunları aile ilişkilerinin güçlenmesine engel oluyor. Çocukların ruh halleri ebeveynlerin dikkatini çekemeyebiliyor. Çocuklar iltica sürecinde en olumsuz etkilenenler oluyor.

Ailece sığınma talep edenler arasında aslında ilk görünen birbirlerine daha sıkı sıkı bağlandıkları. Ancak kadınlar şehre, şehrin mekanizmalarına erkeklerden daha hâkim oluyorlar. Aslında bunun da toplumsal cinsiyet rolleriyle bağlantılı olduğunu düşünüyoruz. Erkekler para, kömür, gıda ve yiyecek yardımlarını talep etmek üzere kurum ve kuruluşlara gitmeyi kendilerine yediremeyebiliyorlar çünkü toplumsal kural olarak ailenin geçimini sağlaması, eve para getirmesi gereken kendisi. <b>Yardım isterken kendini bir erkek olarak güçsüz hissediyor bu sebeple kadınlar daha çok yardım sırasında bekliyor.</b> Diğer yandan kadınlar hemen her şeyi daha iyi öğreniyorlar. Sosyal ilişkileri gelişiyor. Ama sosyal ilişkiler geliştirmelerinin karşısına çıkıyor erkekler. Arkadaşları nedeniyle aile içi şiddete maruz kadınlar çoğu zaman eşlerinin kendilerini aldattıklarını düşündükleri için baskı uyguladıklarını anlatıyor. Tabi aile içi şiddet aslında geldikleri ülkede de var ama asıl önemlisi özellikle sevgilileriyle kaçan kadınlar “ailene senin burada olduğunu söylerim” tehdidiyle karşılaştıklarını anlatıyorlar.

Bekleyiş sürecinde hayatlarıyla ilgili plan yapmaları daha da zorlaşıyor mültecilerin. Kadınlar ara bilgileri öğrenmekte daha kararlılar. Kendilerine olan güvenleri erkeklerinkiyle farklılaşıyor. Aile içi şiddetin yaşanmasına neden olan konulardan biri kadınların kendilerine olan güvenlerinin kendisine şiddet uygulayan erkeği terk etmeyle yüz yüze getirmesi. Kadınlar eşlerinin “kaybedecek neyim var ki zaten” deyip öldürmekle tehdit edildiklerini anlatıyorlar. Bekleyiş kaybetmenin bir adımı oluyor aslında. Bundan bir hafta önce boşanma nedeniyle derneğe gelen mülteci bir kadın zaten zorla evlendirildiklerini, evde eşinden sürekli şiddet gördüğünü, şiddetin her geçen gün arttığını anlattı. Eşi sürekli kadını dişliyordu. Vücudunda birçok diş izi vardı. Eşini derneğe getirmişti. Kadın sorunları anlatırken erkekten daha soğukkanlı ve kararlıydı. Kaçmak kadınları daha özgür kılıyor gibi anlıyorum. Erkeklerin toprak ve paraya dayalı güçleri geldikleri ülkeyi terk etmek zorunda kalmaya dayalı olarak yerini sadece kadına karşı erkini yaşamasına bırakıyor.</b> Sanıyorum sadece bekleyişe de dayalı değil bu. Gittikleri üçüncü ülkede de bu konuda “suç” bilinci gelişinceye kadar devam edecektir kanısındayım.

Van iline özgü yaşanan sorunlar nelerdir?

Van sınırda olduğu için sınır ticareti, kaçakçılık da çok yaygın. Önce tencere, tabak, çanak kaçakçılığı yapmaya başlayanlar daha sonra işi ilerletip insan ve uyuşturucu kaçakçılığına başlıyorlar. Ayrıca Türkiye için de bir çatışma alanı. Bütün bunlar şehirde zaten büyük bir karmaşa yaratıyor. Resmi sayısı 2000i aşmış mülteci bu karmaşanın içine geliyor.

Van ilinde yaşayan vatandaşların mültecilere, sığınmacılara yaklaşımı nasıl?

Mülteci kadınlara ilişkin önyargılar çok fazla.</b> Basının bunda hatası çok. Özellikle fuhuşla ilgili haberlerde “bir İranlı kadın bekçi kulübesinde fuhuş yaparken yakalandı” diye yazıyorlar örneğin. Orada bekçi kulübesindeki adamın kim ve nereden olduğu yazılmıyor. Sanki tek başına oluyor bütün bunlar. Ve fuhuş sadece mülteci kadınların içinde olduğu bir ağmış gibi. Bu haberler özellikle İran’dan gelen kadınlarla ilgili önyargıları pekiştiriyor.

Mültecileri kaçakçılara verilen para miktarının yüksek anılmasından dolayı zengin gibi algılıyorlar. Bunların dolarları çoktur gibi. Öte yandan kirayı ödeyemeyenin ev eşyalarına el koyuyorlar. Parayı bul getir diyorlar. Çok zorluyor bu. Her yerde duyduğumuz misafirperverliğimizi pratikte pek göremiyoruz.

Çalışma hayatına katılımla ilgili mültecilerin ne kadar sorun yaşadıkları aşina. Ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyorlar ve bu azıcık parayı da vermedikleri zamanlarda mültecinin gidip şikâyet etme oranı neredeyse sıfır.<b> “Kimse bana inanamayacak, ülkenin huzurunu bozuyorum diye ya sınır dışı edilirsem” gibi kaygıları oluyor, alacağı paradan vazgeçiyor bu nedenlerle. İş arayan Vanlılar da tepki gösteriyorlar “onlar yüzünden iş bulamıyoruz, şu alanda iş kalmadı hepsinde mülteciler çalışıyor”diye.

Mültecilerin, sığınmacıların sağlık hizmetlerinden ve sosyal yardımlaşma vakıflarından sağlanan yardımlardan yararlanmalarıyla ilgili ne tür sıkıntılar gözlemliyorsunuz?

Sağlık hizmetlerinden faydalanmaya çalışmak hastalanmak için ayrı bir neden Van’da. Çok uzun yol katediyorlar doktora görünmek için. Üç yolla doktora görünebiliniyor. İlki için önce bir dilekçeci bulmak gerek. Dilekçeci dilekçe yazdıktan sonra bu dilekçeyi valilik yazı işlerinden emniyet müdürlüğüne sevk ettiriyorlar. Emniyet müdürlüğü de yabancılar şubeye sevk ediyor. Yabancılar Şube Valiliğe, Valilik Vakıf’a, Vakıf da hastaneye sevk ediyor. Hastane bu sevk kâğıdıyla tedavi ediyor ama eğer ilaç lazımsa yine dilekçe yazıp dilekçenin Vakıf’a ulaşması için aynı yolları yürümesi gerekiyor. Ama varsayalım ki çok acil bir durum oldu ve hastanenin acil servisine gitti. O hastane görevlisi eğer uygulamayı biliyorsa (bu iş şansa kalmış) o zaman tedaviyi yapıyor ve bir senet imzalatıyor. O senet 15 gün içinde az önce saydığımız yolla ortadan kaldırılabiliyor. Üçüncü yol sağlık ocağı yolu. En yakın sağlık ocağına gitmek. Ocaktaki doktor bir üst kuruluşa göndermek zorunda kalırsa o zaman yine en baştaki dilekçeci-vakıf güzergâhını uygulamak zorunda kalıyorlar. Tedaviyi oldukça zorlaştırıyor bu sistem. En çok zorlaştıran da Yabancılar Şube’nin sadece pazartesi günleri sağlık dilekçelerini valiliğe sevk etmesi. Diğer günlerde işin aciliyetini ispatlarlarsa ancak sevkleri oluyor. Hastalığın hangisinin aciliyetinin olmadığı da bir muamma yani.

Hastanelerde tercüman bulunmaması Van gibi bir giriş-geçiş ilinde ayrıca sorun.</b> Hastalığının hangi alana girdiğini bilmeme, ya da girdiği odanın hangi servis, poliklinik olduğunu bilmeme ihtimalleri o kadar yüksek ki ama kime danışılacağını bilmemek bazen mültecilerin tedavi olmadan ya da ilacı yanlış kullanarak ya da yanlış ilaçla tedavi edilerek daha da kötüleşmesine yol açıyor. Ama bu, mültecilerin uğrak yerleri olan kamu kurumları tarafından teşhisi nedense yapılamayan başka bir sorun.

Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı muhtemelen mültecilerin yaşadığı tüm illerde aynı. “bizim” insanımız varken” diye başlıyorlar burada da söze. Mülteciler vakıf yardımlarından nadiren faydalanabiliyorlar. Genellikle dilekçe verme hakkından da faydalanmıyorlar. Dilekçeleri alınmıyor, mütevelli heyete kadar çıkmıyor dilekçeleri. Bu konuyla ilgili, ilgili Vali yardımcısıyla görüşme talep ettiğimiz dilekçemizi de almadılar. Konuya dokunmamızı istemiyorlar aslında. Son günlerde vakıf dilekçelerin direk kendisine yazılmasını kabul etmiyor. Doktor dilekçeleri gibi yabancılar şubeden yazı bekliyorlar. Ancak Yabancılar Şube de ikamet tezkeresi harcını yatırmamış olanların Vakıf’a yazılarını yazmıyor. Yani yardımlardan harç parasını ödeyebilecek durumda olanlar faydalanabilme düşük ihtimaline sahip olanlar.

BMMYK Van Ofisinin mültecilere yaklaşımı hakkında ne düşünüyorsunuz?

BMMYK Van Ofisiyle kurulduğumuzdan kısa bir süre sonra iletişime geçtik. Aslında ilk görüştüğümüz zamanlardan şimdiye çok farklılıklar oldu iletişimimizde. Bunlardan en önemlisi dosyalara ilişkin oldu. Dosyalarla ilgili özel bilgileri istemiyoruz tabiî ki ama dosya kapanması, yerleştirme, can güvenliği riski nedeniyle nakil, hangi konuda hangi yolların izlenebileceği konusu ve bu işlemlerde hızlılık konularında ilk zamanlara nazaran daha rahat görüştüğümüz kesin. BBMYK da kadınları derneğe yönlendiriyor. Bir süre sonra yönlendirdikleri kadın ile ilgili neler olduğunun geribildirimini istiyorlar, takip ediyorlar. Ama Tabiî ki Mültecilerin BMMYK’dan beklentileri çok fazla. Gelen mülteciler üçüncü ülkeye gidinceye kadarki Prosedürü bilmiyorlar ne yazık ki. Hem BMMYK hem de yabancılar şubenin bu konuda sıkı bir bilgilendirme yapması gerek. <b>BMMYK’nın bir “güç, iktidar” olarak algılandığı mültecilerle yaptığımız görüşmelerde hemen belli ediyor. Örneğin bağımsız bir araştırmacı sığınağımızda kalan kadınlardan biri ile yaptığı görüşmede şöyle bir görüşme notu aktardı bize. Evde kalan kadın barınma sorunu için derneğe BMMYK tarafından yönlendirilmişti. Bu yüzden evin bir cezaevi olduğunu düşündüğünü belirtti. Ama eve gidince oranın cezaevi olmadığını gördüğünü ve sevindiğini belirtmişti. Bu düşüncenin tam kaynağını kestiremeyiz tabiî ki.

Van Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesinin ve Van Valiliğinin mültecilere, sığınmacılara yaklaşımını değerlendirir misiniz?

Yabancılar Şube daha farklı ama. Özellikle eşcinseller şubedeki bazı memurların kendilerine homofobik davrandıklarını söylüyorlar. Yabancılar Şube dışındaki kolluğun diğer şubelerinde özellikle polis merkezlerinde şikâyetlerin “bu halde bir şey yapamayız, seni bıçaklasa, vursa öyle gel” gibi sözlerin denilip taleplerinin tutanaklara geçirilmediğini söyleyenler oluyor. Mültecilerin şikâyetlerinin dosyanın kabulü için bir taktik olduğuna inandıklarını, “yine şikâyete gelirsen seni sınır dışı ettiririm” gibi tehditlerle karşılaştıklarını söyleyenler de oldu.

Derneğin yaşadığı bir olumsuz olay var. Sınır dışı kararına itiraz etmiş ve mahkemenin harç bedelini ödemesi için 30 gün süre tanıdığı bir kadın valiliğe “harç bedelinin ödenmesi için” yazı yazdı. Yazdığı yazının yabancılar şubeden sevk edilmesi gerekiyordu. Kadın yasal hakkını kullanıyor olmasına rağmen bu yazının sevki yapılmadı nedense. Harç parasını bulduk ve şubeye gittik paranın ödendiğini, sınır dışı koşullarının oluşmadığını söylemek için ama yetkililerden biri “siz muhatabımız değilsiniz, ne işi var bunun burada, çıkın gidin, işiniz yok sizin burada” gibi sözler sarf ederek şubeden kovdu bizi.

Biz kurumlarla ilişkilenirken elbette “talepkar” değiliz çünkü amacımız ve sivilliğimiz bunun üzerine kurulu değil. Bu sebeple bu tavrın karşısında durabiliriz. Ama mülteciler bu koşullarda asla bu tavrın karşısında duramazlar.

Mültecilerin yaşadıkları sorunların en aza indirilmesi için kadınlar için yürütülen bir Birleşmiş Milletler programında Van için hazırlanacak olan bir eylem planına mülteci kadınlar ve çocukları için de özel önlemler, uygulamalar eklenmesini talep ettik. Ancak mültecilerin ayrı “hukukları” olduğu gerekçesiyle reddedildi. Mülteciler zaten bu “özel” hukuk nedeniyle özel olarak ihmal edilmiş oluyorlar. Aslında mültecilerin devlet-mülteci ilişkisi içinde yaşadıklarını tahlil etmiş olması gereken yer öncelikle Van Valiliği. Valiliğin bilgilendirilmesini sağlayabilecek olan yerler de yine Valiliğe bağlı olan Emniyet Müdürlüğü, SYDV, Sağlık Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü’dür. BMMYK’nın ve bu alanda çalışan örgütlerin de desteğiyle bir plan program hazırlanabilirdi. Ancak bunu üstlenecek bir kamu kurumu Türkiye’de bulunmamaktadır ne yazık ki.

Röportaj: Senar Ataman
İletişim:
Van Kadın Derneği – VAKAD
Sıhke cad.100. Yıl İş Merkezi A Blok Kat:2 No:49 VAN
Telefax: 0 (432) 214 90 15
E-posta: vankadindernegi@hotmail.com Web: www.vakad.org

Read Previous

Bir yılın ardından

Read Next

AIDS and Refugees