Hayata Kıyısından Tutunanlar: Mülteciler

Harbi delikanlımız, öz hakiki kahramanımız Polat Alemdar’ın parmak bastığı mültecilik sorunu bir televizyon dizisine iki bölümlük malzeme olmanın çok ötesinde çözüm bekleyen bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Ancak yetkililer çözüme yönelik yasal düzenlemeler ve uygulamaya dönük çalışmalar açısından herhangi bir adım atmış değiller.Ömrünü Türkiye’nin bütün ‘derin’ meselelerini çözmeye adayan 2000’li yılların en güçlü televizyon miti Polat Alemdar, yeni sezonda ekibini de toplayıp mülteci meselesine el attı.

Harbi delikanlımız, öz hakiki kahramanımızın parmak bastığı bu sosyal yara bir televizyon dizisine iki bölümlük malzeme olmanın çok ötesinde çözüm bekleyen bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Ancak yıllardır mültecilikle ilgili yasal düzenlemeler yapılamadığı gibi sığınmacı konumunda bulunan Çeçenler için de herhangi bir adım atılmış değil. İHH’nın ve Kafkas Çeçen Vakfı’nın bu konuda girişimleri olmuş ancak bir sonuç alınamamış.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) 2007 Ağustos ayı sonu verilerine göre, Türkiye’de 10 bin 942 sığınmacı bulunuyor. Bunların yüzde 42’si Iraklı, yüzde 36’sı İranlı yüzde 15’i Afrikalı ve yüzde 7’si Afgan. Kayıtlı olmayan, kaçak olarak ülkemize gelen ve yine Türkiye üzerinden Avrupa ve Amerika’ya gitmek isterken insan tacirlerinin eline düşenlerin sayısı ise ne yazık ki tahmin bile edilemiyor.
Dünyada ise bugün 40 milyondan fazla insanın zorla kendi evlerinden ayrılarak şiddet ve zulüm nedeniyle yer değiştirdiği biliniyor. Yaklaşık 15 milyon insan mülteci olarak diğer bir ülkeye güvenlik gereksinimiyle kaçarken ülkesi içinde yerinden edilenlerin sayısı 2.5 milyonu buluyor. Dünya üzerinde 1 milyon kişi de başka bir ülkeden koruma almaya çalışarak sığınmacı olarak yaşamak zorunda bırakılmış durumda. Sığınmacıların mülteci statüsüne alınamaması da pek çok problemi beraberinde getiriyor.

BMMYK’nın koruması altında 20 milyona yakın insan yaşıyor. Mülteci olmak için, zulüm görme korkusu taşınan ülkeden kaçmak, bir ülkenin sınırını geçerek başka bir ülkeye sığınmış olmak gerekiyor. Milyonlarca insan, gelişmiş ülkelerde normal yollardan kendilerini adapte etme imkânı bulamadığı için, bunu kaçak yollarla yapıyor. Oysa bunların içinde mülteci statüsü kazanabilecek insanlar da var. Ama onlar da ya bilgi eksikliğinden dolayı başvurmuyor veya Türkiye’de böyle bir prosedürün olduğundan haberdar değil. 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne göre bir insanın mülteci kabul edilmesi için; dini inançları, siyasi görüşleri, ait olduğu sosyal grup, ırkı veya milliyeti gibi beş sebepten biri yüzünden ülkesinde zulüm göreceğine dair haklı bir korku taşıması ve bu korku nedeniyle ülkesini terk etmesi lazım. Türkiye, Cenevre Sözleşmesi’ne tabi olup da coğrafi çekince uygulayan dört ülkeden biri. Onun dışında Madagaskar, Kongo ve Monaco var. Aslında bu, artık terk edilmiş bir çekince. Nitekim AB, Türkiye ve diğer aday ülkelerden, sığınma yasalarını AB standartlarına getirmesini, üyelik koşullarından biri haline getirdi. Türkiye’nin endişesi, etrafından hep istikrarsız ülkelerin olmasından kaynaklanıyor. Bir insanın mülteci olup olmadığına mülteci veren ülkelerin siyasi, sosyal gelişmelerini takip ederek karar veriyoruz.

Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada geleneksel göç ülkeleri ve mülteci olmak isteyenlerin ilk seçenekleri arasında yer alıyor. Bu nedenle, bu ülkeler yeni gelişleri planlamaya ve gelenleri kendi toplumları ile bütünleştirmeye alışkın. Mülteciler, eskiden beri göçmenlerin bir kategorisi sayılmış ve II. Dünya Savaşı yüzünden yerinden edilmiş kimselerin çoğu süregelen göçmen programları çerçevesi içinde Kuzey Amerika’da yeni bir vatan sahibi olmuş. Uzun zamandır mülteci alımları yapan iki ülkenin hükümetleri ve gönüllüler, mültecileri yerleştirmek için yakın bir işbirliği içinde çalışıyor. 11 Eylül saldırıları mülteci ve sığınmacıları olumsuz yönde etkilese de saldırılar sonrası, ABD, Kanada, Meksika göç ve sığınma sürecini uyumlulaştırmak için çabalarını yoğunlaştırdı.

Türkiye’nin mültecilik konusunda en kapsamlı bilgi kaynağı olan mülteci.net sitesinin editörü Senar Ataman, Türkiye’de mültecilerle ilgili önemli bir yasal boşluk bulunduğuna dikkat çekiyor: “Türkiye’de mültecilerle, sığınmacılarla ilgili bir yasa bulunmamaktadır. Türkiye’nin sığınmacılarla ilgili ilk yasal düzenlemesi 1994 yılında kabul edilen bir yönetmeliktir. Sığınmayla ilgili Türkiye’nin bir yasaya sahip olmamasından ötürü sığınmacılar, mülteciler çoğu zaman yabancılar için düzenlenen yasalara tabii tutulmaktadır. Bu da mültecilerin, sığınmacıların aleyhine olmaktadır.” şeklinde konuşan Ataman, Türkiye’nin Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde sığınmayla ilgili bir yasa çalışması yürüttüğü bilgisini de veriyor. İHH’dan konuyla ilgili bilgi aldığımız Cüneyt Kılıç, mültecilerin hukuki hakları konusunda yetkili mercinin BM Mülteciler Yüksek Komiserliği olduğuna işaret ederek, “Kendileri BM’ye mültecilik için başvururlarsa, sadece başvurduğuna dair ellerine bir belge veriyorlar. Kaldı ki BM Mülteciler Yüksek Komiserliği herkese o statüyü vermiyor. Bunların çoğu da başvurmuş değil. Bize gelenlerin hiçbirinde yoktu öyle bir belge.” diyor.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Sözcüsü Metin Çorabatır’a göre de yasal sosyal haklar konusunda çok büyük açıklar var. AB’ye giriş sürecinde bunların düzeltilmesi gerekiyor. Türkiye’nin 2005 yılında ulusal eylem planı hazırladığını hatırlatan Çorabatır, “Bu çok yönlü bir çalışma. Yasal düzenlemelerin olması lâzım.Kurumlarda çalışabilecek insanların yetiştirilmesi lâzım.Türkiye yedi tane kabul merkezi kurmak için AB’ye bir proje sundu. Proje kabul edildi Avrupa Komisyonu tarafından ama bunun inşa edilmesi bir iki seneyi bulacak.Yeni bir yasa hazırlanması konusunda da biraz ağır davranılıyor.” şeklinde konuşuyor.

Mültecilerin, sığınmacıların kendi sorunlarını tek başlarına çözmek zorunda kaldıklarının altını çizen Senar Ataman, “BMMYK’nın mültecilik statüsü başvurularını yılları bulan sürede sonuca bağlaması, bununla beraber dil engeli, çalışmanın önündeki engeller, sağlık ve sosyal hizmetlere ulaşamama, barınma sıkıntısı, psiko-sosyal destek eksiği mültecilerin, sığınmacıların karşılaştıkları temel sorunlardan.” diyor. 2000’li yıllara kadar savaşlar yüzünden mülteci olmak zorunda kalanlara küresel ısınmanın etkileriyle önümüzdeki yıllarda bir de iklim mültecileri eklenecek. Henüz güvenlik sebebiyle sığınmacı ve mülteci olanların sorunları çözülememişken İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (İHAD)’ın verilerine göre küresel ısınmaya bağlı göçlerle 2050’ye kadar 1 Milyar insanın yerinden olacağı ve “iklim mültecisi” durumuna düşeceği tahmin ediliyor.

GÜLCAN TEZCAN
gulcantezcan@gmail.com

Konu İle İlgili Diğer Yazılar

Büyük balık küçük balığı yuttu

Kafkas Çeçen Dayanışma Komitesi Başkanı-ALİ YANDIR
Türkiye’deki Çeçenlerin esas sıkıntısı mülteci statüsünde olamayışları. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nden, bundan önceki dönem Bursa Milletvekili olan Şerif Birinç’in vasıtasıyla geldiler, araştırma yaptılar. Konuyla ilgili olarak iki üç kere de Dışişleri Bakanlığı’na müracaatımız oldu ama olumlu netice alamadık. Bizim beceriksizliğimiz, devlet yetkililerinin ilgisizliği de diyebilirsiniz. Ama burada kimseyi de suçlamamak lazım. Türkiye ve Rusya Federasyonu arasında çok büyük boyutta ekonomik ilişkiler var. Bunun yanında Çeçen Mülteciler çok küçük bir nokta gibi kalıyor. Dolayısıyla büyük balık küçük balığı yuttu gitti. Sürekli başkalarına muhtaç olarak yaşamak zorundalar. Daha önce Bulgaristan’dan göçmen gelen Türk kökenli vatandaşlar için Pendik’te yapılan göçmen konutları gibi yerlerin tahsisini de maalesef sağlayamadık. Bununla ilgili yetkili mercilere defaten müracaatlarımız oldu. Ancak bir sonuç alamadık. Bu meseleyi çözmeyerek o insanlara da zulmediyoruz

Kendi kültürlerini öğretiyoruz

İHH-CÜNEYT KILIÇ

Türkiye’de şu an ağırlıklı olarak Çeçenler mülteciler var; sayıları 2 bine yakın. Savaştan dolayı mağdur olan Iraklılar var. Onun haricinde bildiğimiz Afrika’dan gelen mülteciler var. Kuzey Afrika ülkelerinden var Fas’tan var. Bizdeki kayıtlarda 30-40 aile var bizim ilgilendiğimiz. Bize başvuranlara sağlık yardımında bulunuyoruz. Çeçenlerle alakalı eğitim çalışmaları yapıyoruz. Mülteci kamplarındaki çocuklara yönelik özellikle eğitim kampları düzenledik. Misafir öğrenci olarak okula gidebiliyorlar. Ama biz kendi kültürlerine yönelik kendi içlerindeki öğretmenleri kullanarak eğitim veriyoruz.Dini eğitim çalışmaları yapıyoruz. Diğer mültecilerin oturmuş bir düzenleri yok. İş bulan çalışıyor. Avrupa’ya giden Çeçen mülteciler de var.Yıllarca burada kalıp maddi imkânını denk getirdikten sonra Polonya’ya Avusturya’ya gidenler var.Devlet orada sahip çıkıyor mülteciye; belli bir yere yerleştiriyor kamp tarzında, her türlü ihtiyacını görüyor. Bir sene boyunca mesleki eğitim veriyor bir süre sonra da vatandaşlık hakkı veriyor. Bu süre 2-3 yıl olabilir. Türkiye’ye göre avantajlı çünkü devlet sahip çıkıyor. Toplum ve yaşantı olarak Türkiye’yi tercih ediyorlar ama tanınma açısından Avrupa’yı istiyorlar.

Avrupa mültecileri sevmiyor!

SENAR ATAMAN-Mülteci.net editörü

Mülteci.net nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
Siteyi kurmamızın birden fazla sebebi var. Her şeyden önce Türkiye’de mültecilerle ilgili bilgi eksiğinin olduğunu söylemek gerekiyor. Mültecilerle ilgili çalışmalar, bilgiler yalnızca alanda çalışan bazı sivil toplum örgütleri, ilgili emniyet birimleri ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) gündeminde olmaktadır. Aynı zamanda mültecilerin kendileriyle ilgili verilen kararlara etkide bulunması için bir imkân bulunmamaktadır. 
Bu anlamda bir bilinçlendirme de sağlayacak sanırım…
Toplumun mültecileri tanıması için yeterli çalışma yürütülmemekte ve mültecilere yönelik ayrımcı ve önyargılı tutumlar sergilenebilmektedir. Kapsamlı bir alan olan zorunlu göç ve mültecilik farklı disiplinlerin ilgi alanındadır. Ancak konunun sosyal, hukuki, politik, ruhsal vb. boyutlarını bir bütün olarak ele alan web sitesi bulunmamaktadır. Türkiye sığınma konusunda önemli çalışmaları hayata geçirmekte ancak bu konu gündemde yer bulmamakta ve yeteri kadar tartışılmamaktadır. Bu sebeplerden ve daha sayılabilecek pek çok sebepten ötürü bu sitenin kurulması fikri ortaya çıktı.
Sitenin içeriğinde neler var?
Sitenin içeriği yukarıda değinilen eksiklerin giderilmesi için mümkün olduğunca geniş tutuldu. Sitenin içeriği için sitenin ziyaret edilmesinin yararlı olacağını düşünüyorum. Sitede yazılı bilgilerin yanında görsel materyallere de yer verildiğini belirtmekte fayda var. 
Avrupa’nın mültecilere bakışı nasıl?
Avrupa özellikle 1990’dan sonra göç politikalarını mültecilerin ve göçmenlerin aleyhine şekillendirmeye başlamıştır. Avrupa mültecilere hoşgörülü davranmamakta ve mültecilerin haklarını kısıtlamaya dönük tutum sergilemektedir. Türkiye’deki mülteciler istisnai durumlar dışında Avrupa Birliği ülkeleri tarafından kabul edilmemektedir.
Peki ya Amerika?
Amerika’nın mültecilere yönelik tutumu özellikle 11 Eylül olaylarından sonra katılaşmıştır. Irak işgaliyle ciddi insan hakları ihlallerini sebep olan Amerika az sayıda mülteciyi kabul etmektedir. Amerika Iraklı 17 bin mülteciyi ülkesine kabul edeceğini belirtmiştir. Ancak bu sayı Irak işgali sonrası mülteci nüfusu düşünüldüğünde kayda değer bir sayı değildir. BMMYK’nın verilerine göre Irak’ta 2.2 milyon insan ülke içerisinde göçe zorlanmış ve 2.2 milyon insan mülteci olarak komşu ülkelere sığınmıştır. Sonuç itibariyle ABD’nin ve Avrupa’nın mülteciler konusunda sorumluluklarını yerine getirmedikleri söylenebilir.

“Bu mülteci dosyası Gerçek Hayat Dergisi tarafından hazırlanmıştır. Dosyaya Gerçek Hayat Dergisinin izniyle sitemizde yer verilmiştir.“

Read Previous

İngiltere’de refakatsiz sığınmacı çocuklar “ekonomik yük”

Read Next

Gecikmiş bir Merhaba…