“Mülteciler mecbur olmasalardı ülkelerini terk etmezlerdi”

Türkiye’de sığınmacıların kaldığı diğer şehirlerde olduğu gibi, bizim bulunduğumuz şehirde de değişik nedenlerden (siyasi, dini vs) dolayı ülkelerini terk eden birçok sığınmacı bulunmaktadır. Türkiye’ye gelen sığınmacılar önce Birleşmiş Milletlere [Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK)] sonra polis nezdinde [İçişleri Bakanlığına] müracaat ettikten sonra herhangi bir şehre yerleştiriliyorlar.

Bu müracaattan sonra [Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından] en az 6 ay sonrasına görüşme tarihi verilmektedir. Sığınmacılar görüşme sonrası belli olmayan bir süre boyunca cevap bekliyorlar. Büyük bir olasılıkla bu cevap 6 ile 8 ay içerisinde gelebilmektedir. Dini sebeplerden ötürü sığınmacı durumunda olanlara cevap daha erken gelmektedir. Ama her sığınmacının Türkiye’de 2 yıl kalmayı göze alması gerekiyor. Olumsuz bir cevap gelmesi durumunda bile dosyanın sonucu belirsizliğini koruyor. Bu sığınma sürecinde sığınmacılar, giderlerini, hatta kiralarını kendileri karşılamak durumundalar. Yiyecek, giyecek, tedavi gibi giderler cevap süresi uzadıkça daha da artmaktadır. Sığınmacıların çalışma hakları yoktur. İş bulabilen az sayıdaki sığınmacı da polisten gizlenmek için çaba harcıyor. Sığınmacıların çalıştığını poliste bilmektedir. Ancak ihtiyaçları olduğunu bildiği için ses çıkarmamaktadır. Birleşmiş Milletlerin  [Mülteciler Yüksek Komiserliğinin] maddi yardımı ancak kişinin mülteci olarak kabulünden sonra başlamaktadır. Yinede sadece maddi durumunun çok kötü olduğunu kanıtlayan sığınmacılar, maddi destek alabiliyorlar. (Bu da ayda 140Ytl’dir.) Sığınma sürecinde Birleşmiş Milletler, sığınmacılarla pek iş birliği yapmıyor. Çok sayıda hasta, kendi olanaklarıyla tedavi olmaya çalışıyor. Psikolojik rahatsızlığı olanlar bir yana, kötü beslenme de özellikle çocuklardaki vitamin eksikliğinden kaynaklanan, uzun süreli fiziksel hastalıklar da endişe yaratır niteliktedir. Sivil Toplum Örgütleri (STK) tarafından yapılan hiç bir destek yoktur; olsa bile birçok yalvarış, rica ve talepten sonra mümkün olmaktadır. Bu koşullarda hiç bir karşılık beklemeden sığınmacılara yardım elini uzatan bir kaç fedakâr ve insan sever kişi bu makaleyi yazmama sebep oldu. Bunlardan biri Hülya’dır. Bu kişi başka gruptan bazı Türklerle birlikte bir ofiste sığınmacılara yardım etmektedir. Hülya şuanda en fazla yardımı İranlı sığınmacılara yapmaktadır. Hülya, kadın hakları savunucusu birçok kadınla iş birliği yapıyor. Bunlar sığınmacılara giyim konusunda çok yardımcı oluyorlar. Sağlık, beslenme konularında da yardımcı oluyorlar.

Başlangıçta sığınmacılar, sahip oldukları para sayesinde genelde bir sorun yaşamıyorlar. Ama ilerleyen dönemlerde paraları bitiyor. İş bulabilirlerse durumları iyileşiyor. Yalnız maalesef çalıştıkları iş yasal olmadığı için [çalışma izni olmadan çalıştıkları için] Türklerden çok daha az ücret karşılığında daha fazla mesai ve daha ağır işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Sığınmacıların duygusal durumlarına fazla girmek istemiyorum. Çünkü çok rahatsız edici sorunlar var; özellikle çok uzun süre bekledikten sonra net cevabı olmayanlar ve maalesef istinaf gelenler [BMMYK ve/veya İçişleri Bakanlığı tarafından mülteci olarak tanınmayıp başvuruları ret edilenler] …

Sonuç olarak bütün insan hakları savunucuları, kadın ve çocuk hakları savunucuları ve diğer örgütlerden talebimiz sığınmacıların seslerini yetkili kuruluşlara duyurmaları, sığınmacılara yardım eli uzatmalarıdır. Gerçekten, mecbur olmasalardı, kendi ülkelerini terk etmezlerdi. Sığınmacılar mazlum ve özgürlük peşinde koşan, unutulmaması gereken insanlardır.

Not: Sitemizde yayınlanması için Türkiye’de bulunan bir sığınmacı tarafından yazılan yukarıdaki yazıya yapılan eklemeler ayraç işaretiyle gösterilmiştir. Yazı Farsça orijinalinden çevrilerek sitemize eklenmiştir.

 

Read Previous

Salih Efe ile röportaj: “Mültecilerin İnsani Şartlarda Yaşamaları Sağlanmalı”

Read Next

Yitireli çok oldu umutlandırma umudumu