Hayatınız olağan akışında sürüp giderken, kendi imkânlarınız dâhilinde bir yaşam standardını yakalamışken, ansızın çıkan bir savaşta evinizi kaybetmek, sevdiğiniz insanların ölümüne tanıklık etmek ve başka bir yere kaçmak nasıl değerlendirilebilir? Hele bu bir savaş ve sadece mağduru olarak bir parçası olduğunuz bir savaş ise.
Savaşlar en az savaşa karar verenleri etkiler en çok da savaşla bir ilgisi olmayan sivilleri. Gürcistan’da yaşanan savaştan en zararlı çıkanlar siviller oldu. Birleşmiş Milletlere göre Güney Osetyada yaşanan savaş 158.703 kişinin yerinden olmasına sebep oldu. Şiddettin sürmesinden dolayı kesin ölü, kayıp ve yerinden edilen sivil sayısı belli değil. Savaşan taraflar yaşananlara karşılık maddi yardımların yapılacağını, kayıpların telafi edileceğini söyleyeceklerdir. İstatistikler de savaşın vahametini göstermeye önemli bir delil olacak. Ama bundan önemlisi var. Yaşananlar binlerce kişinin hayatında telafisi zor sıkıntılara neden olacak. Kaçırılan, yerinden edilen, gözlerinin önünde sevdikleri öldürülen insanların kayıpları nasıl telafi edilecek. Hiçbir savaş gerekçesi sivillere karşı yapılan bu uygulamaları haklı gösteremez. İnsan Haklarını İzleme Örgütünden Rachel Denber, yaşanan çatışmanın siviller için bir felaket olduğunu belirtiyor. Uluslararası Af Örgütü acil eylem çağrısında bulunarak savaşan tarafların sivilleri hedef aldığını, sivillerin yaşamlarının tehdit altında olduğunu bildiriyor.
İnsan Hakları İzleme Komitesi, Rusyanın hem Güney Osetya hem Gori ve diğer Gürcü yerleşim bölgelerinde sivil hedeflere karşı büyük ve uzun vadeli tahribata yol açan bombalar kullandığını açıkladı. Benzer şekilde İnsan Haklarını İzleme Örgütü, Rusyanın denetiminde olan Gori kenti ve civarındaki yerleşim birimlerinden kaçmaya çalışan insanlara ve arabalarına Osetyalı militanlar tarafından saldırıldığını ve sivillerin kaçırıldığını bildirdi.
İnsan Haklarını İzleme Örgütünün görüştüğü siviller şunları aktarıyor:
“9 veya 10 Ağustosta yoğun bombardıman başladı. Köyün idari binaları ve hastane tahrip edildi. Bombalama gece gündüz devam etti. Gürcü askerlerinin kalabileceği büyük evler hedef seçilmiş gibiydi. Evimizin yakınındaki okul bombalandı. Ne okulda ne de evimizin yakınında Gürcü askerleri yoktu. Ağaçların arasından yürümek zorundaydık. Yürüdüğümüzde bombardıman devam ediyordu. Saatlerce suyun içine yatmak ve sürünmek zorunda kaldım. Ayağa kalkmaya korkuyordum.”
“Hayatımda hiç bu kadar ağır bir bombardıman duymamıştım. 2 gün boyunca bodrumda saklandım. En nihayetinde dışarı çıkmaya cesaret ettim. Dışarı çıkmamdan hemen sonra bir bomba evimin çatısına düşerek infilak etti. Kendimi bombalardan savunmak için toprağa gömmeye çalışıyordum ki ikinci bir bomba yakınıma düştü. Bombadan dağılan parçacıklar bacağımı yaraladı. O kadar korktum ki koşarak kaçmaya başladım. Şimdiyse iki oğluma, kızıma ve iki torunuma ne olduğunu kimse bilmiyor”
“Köyde yaklaşık 60 yaşlı kalmaktaydı. Biz bahçelerde ve ormanda saklandık. Yakınlarımız köydeki 3 evin Osetyalılar tarafından yağmalandığını ve yakıldığını öğrendiler. Onların bizim için gelmelerinden korkuyoruz. Çoğumuz kaçmak istiyor ama bunu yapmaya korkuyoruz… Kaçmaya çalışırken Osetyalıların bizi kaçırmasından korkuyoruz.”
Savaş boyunca hem Gürcü hem Rus askeri güçlerinin sivillere yönelik ciddi saldırılar yaptığı insan hakları örgütleri tarafından bildiriliyor. Yaşananlar etnik nefreti körüklüyor. Daha 1991–94 dönemleri arasında yaklaşık 250 bin sivil, etnik sebeplerden ötürü Abhazya ve Güney Osetyadan kaçtı. Bölgenin stratejik olmasının faturası sivillere kesiliyor. Bir anlamda filler oynarken olan çimene oluyor.
Sivillerin, yerinden edilenlerin ne kadar önemsendiğini Rusya Dışişleri Bakanlığının 18 Ağustos açıklamasından anlamak mümkün. Açıklamadan 2 cümle: “Yaraların sarılması ve güvenin yeniden inşası için zaman, üstelik uzun zaman geçmesinin şart olduğu açıktır. Mülteciler sorununun çözümüne ilişkin koşullar ancak bundan sonra oluşabilir.”
Savaş mağduru olan siviller, ideolojik çıkarlardan bağımsız olmayan insani yardımlara gerekçe yapılıyor. Ülkeye yapılan insani yardımlar yalnızca sivillere yardım amacını taşımıyor. Zaten bazı yerlere yardım verilmesi bu gibi kaygılardan ötürü Rusya tarafından engelleniyor. Amerikanın bu kadar insani olmadığını Iraktaki ve Afganistandaki durumdan anlayabiliriz. Neredeyse her şey savaş sonrası silahsız bir savaşın devam ettiğini gösteriyor. Savaşta saldırıya uğrayan siviller, savaş sonrası üstünlük manevralarının bahanesi, kurbanı yapılıyor.
Savaşın değişmeyen mağdurları siviller oluyor. Savaşan taraflar üstünlük kurmak için sivillere saldırmaktan çekinmiyorlar. Yalnızca II. Dünya Savaşı yaklaşık 47 milyon sivilin ölümüne neden oldu. II. Dünya Savaşı sonunda sadece Avrupa da yerinden edilen, mülteci konumuna düşürülen insan sayısı 40 milyonun üzerindeydi. Bugün Rusya ve Gürcistan arasında yaşananlar geçmişin tekrar edilmesinde bir sakınca görülmeyeceğinin açık bir kanıtı. Belki de bu yüzden insanlar her gün biraz daha burun buruna geldikleri mülteci sorununa daha duyarlı yaklaşmalı. Sıranın yarın kimde, nerede olacağını kim kestirebilir ki!
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.