Sığınmacılarla ilgili her şeyin bilinmesi ve her yaptıklarının gözetlenmesi istenir. Hasta olacaksa bile bunun bilinmesi gerekir. Emniyetin ona hastaneye gitme hakkı vermesi gerekir. Yoksa gidemez. Her hafta emniyete gidip imza atması, bir anlamda “ben buradayım dediğinizden çıkmadım, nasıl istiyorsanız öyle yapıyorum” demesi gerekir. Gitmezse suç işlemiş sayılır. Peşinde olan kişiler varsa onlar için de en sağlam bulma yöntemlerinden biridir bu. Gitmesi zorunlu olduğu için gider ve ona ulaşmak isteyenlerde bunu bilerek hareket eder. Güvenlik onları koruma anlamında değerlendirilmediği için bunun yadırganacak bir tarafı yok. Seyahat özgürlüğü onlar için somut bir anlam taşımaz. Şehir dışına izinsiz gidemezler. Giderlerse cezalandırılırlar. Eğer ayni veya nakdi yardım istiyorsa bunu ilk başta emniyete bildirmesi gerekir. Ve eğer emniyet görevlilerini ikna edebilirlerse veya emniyet görevlileri onlara yardımı uygun görürse ondan sonra vatandaşların yardım alma prosedürünün başladığı yere gelip yardım başvurusunu yapabilirler. Hem biraz daha tükenerek hem de yabancı olmanın onca zorluğunun üstüne daha fazla bürokrasiyle uğraşarak.
57 Sayılı genelgede sağlık yardımı hakkında şu açıklama geçmektedir. “Muayene veya tedavi olmak isteyen başvuru sahipleri, acil tedaviyi gerektiren durumlar haricinde, tedavi taleplerini öncelikle talep sahibinin durumunu en iyi şekilde bilen yabancılar birimine yapacaklardır. Yabancılar birimince bu talep değerlendirilerek, ilgili Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na bir yazıyla bildirilecektir.” Bundan anlaşıldığı kadarıyla öncelikle sığınmacıların hasta olduklarını emniyet görevlilerine kanıtlaması gerekiyor. Ondan sonra emniyetin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına (SYDV) gönderdiği cevabı beklemesi gerekir. Eğer SYDV sığınmacının sağlık giderlerini karşılamayı uygun görürse –ki buna karar vermesi en azından bir/iki haftayı alacaktır- sığınmacı ondan sonra hastaneye gidip tedavi olabilecektir. Çoğu sığınmacının zorlu sığınma sürecinde ruhsal sorunlar yaşadığı aşikar olan bir gerçek. Bir düşünelim bakalım ruhsal sorun yaşayan bir sığınmacı destek almak istediğinde bunca engelle karşılaşırsa durumu nasıl bir seyir alır? Bir sığınmacının sağlık yardımı alması için hastalığını ispat etmesini beklemek ne kadar insancıl ve doğru?
Sağlık, zorunlu göç gibi tercihin söz konusu olamayacağı mecburi bir durumu ifade eder. O yüzden sığınmacıların hasta olduklarını emniyet görevlilerine bildirmelerini beklemek ondan sonra hastaneye gitmelerine izin vermek anlamsız bir uygulamadır.
Sığınmacılara yapılan ayni-nakdi yardımlar içinde aynı durum söz konusudur. Sığınmacıların öncelikle emniyet görevlilerine ihtiyaç içerisinde olduklarını izah etmeleri, onları ikna etmeleri gerekir. Bilindiği gibi 6 ayda bir kişi başı yaklaşık 250 TL olan ikamet harcı kanunda belirtildiği üzere görevlinin yetkisiyle maddi durumu kötü olan sığınmacıdan alınmamaktadır. İşin ironik kısmı ise maddi durumu kötü olan birçok sığınmacının ikamet harcından muaf tutulmaması ve bununla beraber aynı görevlilere gidip ayni-nakdi yardım için başvuru yapması ve aynı görevlilerden yardım bekleme mecburiyetidir. Sosyal yardım alanının çözüm getirmekten gittikçe uzaklaşmasını, sorunlara süreklilik getirdiğini ve insanları bağımlı kıldığını unutarak olaya bakalım. Yine de geride SYDV’lerin kapısında zaman aşındıran bir insan seli ve bu keşmekeşin içinde çalışan görevliler kalacaktır. SYDV’lerden yardım bekleyen ve yardımın sığınmacıların hakkı olmadığını düşünen bir insan seli ve sığınmacılara önyargılarıyla bakan birçok SYDV çalışanı. Bizim insanımız dururken neden ona verelim yardımı? Ben mi gel dedim? Başka ülke mi yoktu? gibi bir çok soruyla zorunlu olarak geldikleri ve tercih şanslarının olmadıkları umursanmıyorken yardım almak için birde emniyeti ikna etmek. Sığınmacılar zaten yardım almak için birçok badireyi aşmak zorundalar. Ve eğer badireleri aşmayı başarırlarsa yardım alabilirler. Yeterince zorluğu varken sığınmacıdan ayni-nakdi yardıma ihtiyacı olduğunu emniyet görevlisine kanıtlamasını beklemek çok mu gerekli bir uygulama? Hem SYDV çalışmalarının hukuki dayanağı olan 3294 sayılı kanunun birinci maddesinde belirtildiği üzere ayni-nakdi yardım yabancı olduğuna bakılmaksızın ihtiyaç içerisinde olan herkese yapılır. Aslında işi uzatmaya hiç gerek yok. Bu madde sığınmacıların SYDV’lerden bizzat yardım talep etmeleri ve alabilmeleri için yeterlidir. Ama bilinçaltımıza işlemiş düşman korkusu, her şeyin bilinmesi, her şeyin emniyet süzgecinden geçmesi gerektiği düşüncesi buna imkan tanımıyor. Yoksa görevi asayişi sağlamak olan görevlilerden sığınmacının hasta olduğunu tespit etmesini ve ona hastaneye gitme yolunu açmasını beklemek, sığınmacıya yardım verilmesi için onu yetkilendirmek, sığınmacının her şeyini gözetlenmesini, takip etmesini beklemek neden gereksin ki?
Sığınmacının her şeyinin bilinmesi gerektiği, onun yabancı olduğu ve her şeyinin ince elenip sık dokunmasının gerektiği düşüncesi yılların pekiştirdiği ve pekişmesi için büyük bir özen gösterilen korkulardan kaynaklanmaktadır. Eğer bilinçaltınız hep insanların size zarar vermeye çalıştıkları üzerinden çalışıyorsa, tek dostunuz kendinizseniz sürekli bir korku ve bilmediğiniz kişilere karşı önyargıyla yaşarsınız. Hele o kişi başka bir ülkeden gelmişse bu sefer durum neredeyse açıktır. O kişi büyük bir olasılıkla size zarar vermek için gelen ama bunu sezdirmemek için bu durumlarda gururla dillendirilen tabirle “başka kisveler” altında çaresiz görünerek size zarar veremeye çalışan biridir. Artık yapılması gereken her şeylerinin iyice denetlenmesi, gözetlenmesi ve durumun ayan beyan açıklığa kavuşturulmasıdır.
Sığınmacılar yılların pekiştirdiği, her nefes alışta içe çekilen korkuların esiri konumundalar. Bir boyutuyla bilinçaltlarına sinmiş korkuların esiri ve diğer taraftan bu korkunun beslediği kaygı ve anlayışın eseri olarak ekonomik bir yük görülme hali. Korkuların haklı boyutları da olabilir. Ama korkular yüzünden sığınmacıları suçlamamak onları yargılamamak lazım. Durumları yani sığınmacı olup olmadıkları belli olana kadar onlara insani yardımın 57 sayılı genelgede de belirtildiği üzere “BMMYK, kendi başına veya bir şekilde karşılayamayacak durumda olanlara sağlanması” asgari düzeyde olması gerekendir. Korkularımız karşımızdakinin masumiyetini kirletmemelidir. Kafamızda kurguladığımız ilişkilerin, dünyanın suçlusu onlar olabilir. Ama karşımızdaki ilişkilerin ve dünyanın suçlusu da aksine onların suçlu olduğunu söyleyen korku ve bilinç. Korkularımızla sığınmacıların masumiyetini kirletme yerine onları anlamaya çalışmak her şeyi daha fazla berraklaştıracaktır.
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.