Dünyada kimsesiz olan birinin hikayesi

00afg-zakiraKayıp diyarından, tarihi bilinmeyen bir kişiden selamlar

7 kişilik bir ailede büyüdüm. Önceleri  onları ailem gibi düşünüyordum  ama büyüdüğümde o  ailenin bir parçası olmadığımı anlayıp çok ağladım.

Zakira Frotan Hekmat’ın yazısı

Babam ve annem bana iyi davranmaya çalışıyordu ama kardeşlerim iyi davranmıyorlardı, onların davranışları farklıydı. O zaman üvey anne, üvey baba ve üvey ailenin ne demek olduğunu idrak edemiyordum ama şimdi yavaş yavaş bunun ne demek olduğunu anlıyorum.

Kardeşlerim okula gidiyordu ama  ben sokaklardaydım.  Arabaları temizliyordum ve kazandığım az parayı heyecanla babaya götürüyordum ama baba paramı almazdı. O araba tamircisiydi ve benim parama ihtiyaç duymazdı. Kendim için bir şeyler almamı söylerdi. Bende param var diye çok mutlu olurdum ama işin özünün ne olduğunu görmüyordum.

Ailenin büyük çocuğu Pakistan’a gitmişti. Ve orada evlenmek istiyordu.  Bir akşam üvey kardeşlerim çok mutluydu. Pakistan’a gideceklerini söylüyorlardı. Beraber gideceğimizi sanmıştım. Ne yazık ki tahmin ettiğim gibi olmadı.

Babam beni yanına çağırdı ve bilmediğim her şeyi anlattı:

Onun dediğine göre 7 –  8 sene önce dünyaya gelmiştim ve başka bir ailenin parçasıydım. Ailemle beraber yolculuk yaparken otobüsün altında bomba patlamış ve yolcuların bazıları ağır yaralanmış ve bazıları ölmüşmüş. Malesef gerçek ailemi o kazada kaybetmişim ve bütün zorluklarla boğuşmak için hayatta kalmışım. Kaza yerindeki insanlar beni yetimhaneye ( kimsesiz kişilerin evi) vermişler. Bir kaç sene sonra yetimhane kapanmış ve beni bu aileye vermişler.

Üvey babam ailemin hikayesini çabuk çabuk anlatıyordu. Bana 7-8 yaşında olduğumu ve  artık benim masraflarımı karşılayamayacaklarını söylüyordu. Ayrıca bana ‘sen büyümüşsün ve aileme mahrem değilsin. O yüzden bundan sonra bizim ile kalmayacaksın’ dedi. Hikayemi dinleyince göz yaşlarımı tutamamıştım. Kendimi çok yalnız hissettim. Sokaklardaki arkadaşlarımın babasız diye bağırdıklarını duyuyordum. Evet, babasız  olduğumu anlamıştım ama buna inanamıyordum.  Bunlar bir hikaye gibi geliyordu bana.

Üvey babam şimdi gerçek anlamda üvey baba olmuştu, beni fırıncı (ekmekçi) bir arkadaşının yanına götürdü ve orada çalışmamı, bundan sonra onunla kalmamı söyledi.

Biz üvey babamla Kandahar’da yaşıyorduk.  Üvey babamın arabasıyla Kandahar şehrinden bir saat uzak olan başka bir yere gittik. Toplu mezarlıkta durduk. Üvey babam ailemin bu toplu mezarda olduğunu söyledi. Bana ‘eğer dua etmek istiyorsan, bundan sonra buraya gelip gerçek ailen için dua edebilirsin’ dedi. Benim için herşey çok yeniydi. Dayanamayıp bir bomba gibi patlayıp, bağıra, bağıra çok ağladım. Üvey babam anlatıkça ben her şeyi hissetmeye başlamış ve anlattıkları gözümde canlanır olmuştu. Ertesi gün üvey ailem Pakistan’a gitti. Yani onları da kaybettim. Onlar Pakistan’a gittiklerinde ben tekrar koskoca Afganistan’da kimsesiz ve yalnız kaldım.

Komşularım ve bazen üvey kardeşlerim bana yetim ve kimsesiz diye sesleniyorlardı. Evdekiler Zulmay diyordu bana ama sokak ismim babasız olmuştu. Onlar beni babasız diye yanına çağrıyorlardı. O zaman şaka olduğunu veya o çocukların yaramaz olduklarını sanmıştım ama şimdi gerçek olduğu belliydi. Babasız ve ailesizmişim.

Hatırladığımdan beri çalışıyorum, ilk zamanlar arabaların arkasından koşarak arabaları silip para kazanmıştım. Sonra üvey babamın arkadaşının yanında çalışmaya başladım.

Fırındaki ustanın ismi Mahmut’tu. Fırında ekmek pişirip satıyorduk. Çok iyi bir insandı beni okula gönderdi. Öğleden önce ekmek  pişiriyordum ve öğleden sonra okula gidiyordum, okuldan geldikten sonra yine ekmek pişirip satıyordum. Mahmut usta bana para vermiyordu. Sadece okul masraflarımı karşılıyordu. Geceleri dükanda uyuyordum onun için benden para almıyordu. Geceleri  tek başıma çok korkardım ve orada başıma bir sürü olay gelirdi. Hepsini anlatırsam kitaplar çıkar anlattıklarımdan. Kısaca dört yıl Mahmut ustayla çalıştım. Mahmut usta bazen evinden kullanılmış elbiseler getiryordu bana ve benim elbiselerimi evine götürüp yıkayıp geri getiriyordu.

Çoğu zaman başkalar gibi Pakistan veya İran’a gitmek istemiştim ama buunu Mahmut ustaya söyleyememiştim. Bir gün bütün korkuları uzağa bırakarak Mahmut ustanın yanına gittim ve ‘bundan sonra burada çalışmayacağım, İran’a gitmek istiyorum’ dedim. Oralara gitmem için biraz para verin , dedim. Usta, başta kabul etmedi ama bir kaç gün sonra kabul etti. Mahmut usta üvey babamla telefonda konuşup, mescit hocasına da danışarak gitmeme izin verdi. ‘Bir kaçakçıya para verdim o seni İran’a kadar götürür’ dedi.

Bir gece kaçakçıyla yola çıktık. İyi günler beni bekliyor diye ümitlenmiştim. Ama her şey kötü geçiyordu. Polisler bizi İran sınırında (Belochistan) yakaladı ve bir kaç gün sonra tekrar Kandahar’a gönderdi. Yeniden Fırıncı Mahmut ustanın yanına gittim. Ona ‘bundan sonra ücretsiz çalışmayacağımı, çalışmam için bana normal işçi ücreti ödemesini istedim. O benim istediğim parayı yani normal işçi ücretini vermeyince fırını terk ettim.

Bir kaç gün sonra bir hotelde iş buldum ve Türkiye’ye gelene kadar hotellerde garson ve temizlikçi olarak çalıştım. Okula da devam edemedim. Ancak 7. Sınıfa kadar okuyabildim.

Hotelde çalıştığımda bazı kişilere hikayemi anlattıyordum ama nereli olduğumu ben bile bilmiyorum. Bazı kişiler beni Peştun, bazıları ise Penjşir’lilere benzediğimi söylüyordu. Nadir de olsa bazı kişiler Hazara ya da Özbek’lere çektiğimi söylüyordu. Onların tahmin etme şansı vardı, maalesef benim o şansım da yoktu. Çünkü ırk, nesep, gerçek ismim nedir bilmiyorum. Mezhebimi bilmediğimden, sünni olarak namaz kılıyordum. Hikayemi anlatınca bazıları Sünni olmamı, bazıları Şii olmamı istiyordu. Ama mezhebim de benim gibi kayıp olsun. Ben insanlık mezhebini seçtim.

Şimdi Kandahar’lı olmadığımı anladım. Ailemin oradan geçerken kaza yaptığını ve öldüğünü biliyorum. Onlar öldükten sonra akrabalarımız belki bizi hiç aramaya gelmediler belki de gelip bizi bulamadılar.

Kim olduğunu, nereden geldiğini ve ana dilinin ne olduğunu bilememek çok acı bir şey. Allah hiç kimseye bunu göstermesin.

Evet ben bunları yaşadım. Ve bütün bu yaşadıklarımla dünyadaki bütün insanlara saygı duyuyorum ve hiç kimseye zarar vermeyi düşünmeyerek insanlara yardım etmek için elimden geleni yapmaya hazırım.

 

Read Previous

Suriyeli mülteciler çaresiz…

Read Next

Suriye’de insani kriz, mülteciler ve sağlık hakkı