Bu yolculuğun ana duraklarından biri olan Türkiye’de her yıl ortalama 100 kişi Avrupa’ya geçmek isterken, yaşamını yitiriyor. Mülteci-Der İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, Türkiye’nin Avrupa’dan gelen mültecileri tanıdığını ve kalıcı bir çözüm sunmayı kabul ettiğini ancak Avrupa’nın dışından gelen mültecilere kalıcı bir çözüm sunmadığına dikkat çekti.
Türkiye, çatışmaların yoğun yaşandığı ve dolayısıyla yoğun mülteci göçünün olduğu coğrafyalara yakınlığı ve Avrupa ülkelerine geçmek isteyenler için bir geçiş ülkesi olarak görülmesi nedeniyle göç hareketlerinin merkezinde yer alıyor. Son dönemde Suriye’de yaşanan savaşla birlikte artan mülteci rakamları mülteci sorununu Türkiye gündemine yerleştirdi. İzmir’in Çeşme ilçesi Alaçatı Çatalazmak mevkiinde, Yunanistan üzerinden İsveç’e gitmek isteyen 42 mültecinin bindikleri lastik botun Ege Denizi’nde batması ve 3 kişinin yaşamını yitirmesinin ardından gözler bir kez daha mültecilerin sorunlarına çevrildi.
Türkiye üzerinden geçiş yapıldığına vurgu
Türkiye’ye komşu olan İran, Suriye, Irak, Afganistan, ve Pakistan gibi ülkelerde ciddi insan hakları ihlallerinin yaşanması ve Suriye’deki iç savaş nedeniyle mültecilerin Türkiye’ye geldiğine dikkat çeken İzmir Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der) İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, ülkelerinde yaşanan zulümden kaynaklı başka ülkelere göç etmek zorunda kalan insanlara “mülteci” denildiğini ifade ederek, zulmün nedenlerinin dil, din, inanç, düşünce, cinsel yönelim ve benzeri bir çok konuda yaşanan ayrılıklardan kaynaklı olduğunu belirtti. Erçoban, bu nedenle insanların devletten, toplumdan veya aileden gördükleri baskı nedeniyle başka bir ülkede koruma gerekçesiyle göç etmek zorunda kaldığını söyledi. Türkiye’ye komşu olan İran, Suriye, Irak, Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerde ciddi insan hakları ihlallerinin yaşandığına dikkat çeken Erçoban, bu nedenle insanların Türkiye üzerinden başka ülkelere geçmeyi esas aldığını vurguladı.
‘Türkiye’de kalıcı bir çözüm yok, başka ülkeye’
Türkiye’nin mültecilerin statülerine ilişkin yapılan Cenevre Sözleşmesi’nin taraflarından biri olduğunu ancak bu sözleşmeye coğrafi sınırlamalar ile taraf olduğunu belirten Erçoban, bu sınırlamanın halen sürdüğünü kaydetti. Buna göre Türkiye’nin Avrupa’dan gelen mültecileri tanıdığını ve kalıcı bir çözüm sunmayı kabul ettiğini belirten Erçoban, ancak Avrupa’nın dışından gelen mültecilere kalıcı bir çözüm sunmadığını ve geçici sığınma hakkı verdiğini ifade etti. Bu coğrafi sınırlama nedeniyle Türkiye’ye gelen mültecilerin sorunlarına çare bulunamadığını ifade eden Erçoban, Türkiye’ye gelip sığınma başvurusu yapıldıktan sonra dosyalarının İçişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından incelendiğini, ardından da İçişleri Bakanlığı’nın Türkiye’de geçici ikamet izni verildiğini dile getirdi. Erçoban, bu süreçte Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin başvuruyu haklı bulmasının ardından, mülteci statüsü verdiği insanların Türkiye’de kalıcı bir çözüm olmadığı için başka bir ülke bulmaya çalıştığını belirtti.
Mültecinin bir ülkeye yerleşmesi
Türkiye’de on binlerce mültecinin olduğunu ve başka bir ülkeye yerleştirilenlerin sayısının 6-7 bin arasında değiştiğini dile getiren Erçoban, “Dolayısıyla bu insanların başka bir ülkeye yerleştirilmesi mümkün değil. Bu kişiler Türkiye’ye gelince uydu kent olarak adlandırılan bir kente gönderiliyorlar. Gittikleri yerlerde yabancılar şubesine kayıtlı oluyorlar ve ondan sonrası kendilerine ait. Haftanın belirli günlerinde gidip yabancılar şubesine imza veriyorlar. Kaldıkları ili izinsiz terk edemezler. Kaldıkları ilde barınma, gıda gibi ihtiyaçlarını kendileri karşılıyor. Bu konuda kaldıkları ilin mülki amirinin duyarlılığına bağlı olarak sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının yardımları olabiliyor. Bu da kişisel duyarlılığa dayanıyor. Bu yardımlar çok az, örneğin ayda 100 lira gibi bir para veriliyor. Çok ciddi bir yardım yok” diye belirtti. Yardımların olmamasından kaynaklı gelen insanların geçimlerini kendilerinin sağlamak durumunda olduğunu kaydeden Erçoban, “Ancak çalışma izni almaları çok zor. Çok düşük ücretlerle kayıtsız bir şekilde çalıştırılıyorlar. Çalışma izinlerinin olmaması da bu durumu katlıyor” dedi.
‘İnsanlar duvarlara çarptıkça yeni yollar arıyor’
Türkiye’nin mülteciler için önemli bir ülke konumunda olduğunu dile getiren Erçoban, “Türkiye hem hedef hem de transit ülke. Kalıcı bir çözüm olmadığı için BM’ye başvuran insanlara 2 yıl sonrasına randevu veriliyor. Daha sonra da ne olacağınıza yönelik bir bekleyiş var. Bu bekleme süreci de ekonomik koşullar nedeniyle kolay değil. Bu bekleyişten tükenmiş insanlar şanslarını denemeye başlıyor ve güvenli olmayan kaçak yollardan başka bir ülkeye gitmeye çalışıyorlar” dedi. Avrupa ülkelerinin kaçak yollarla gelen göçmenlere olumlu bakmadığını söyleyen Erçoban, “Avrupa ülkeleri bir duvar kurmuş durumda. Ancak bu duvarlar insanları durdurmuyor. İnsanlar duvarlara çarptıkça yeni yollar arıyor. İnsan kaçakçılarının daha fazla paralar talep ettiği yollar ve insan hayatı için ciddi riskler taşıyan yollar ortaya çıkıyor. Umutla çıktıkları, güvenli bir yol arayışıyla zulmün olmayacağı rahat bir şekilde yaşayacakları bir ülkeye varma yolunda çabaları böylelikle sonuçsuz kalıyor” dedi.
‘Suriye’liler için kamplarda imkânlar sağlanmaya çalışılıyor’
Son dönemde Suriye’de yaşanan olaylarla birlikte Türkiye’ye Suriye’den mültecilerin geldiği ve Türkiye’nin bütün illerinde kâğıt üzerinde Suriyeliler için yaşamın daha kolay olduğunu vurgulayan Erçoban, “Eğitim imkânlarından faydalanma konusunda bir takım kolaylıklar sağlandı. Çalışma izni almak konusunda bir takım kolaylıklar sağlandı. Ama gözle görülebilir bir çalışma izni yok. Düşük ücretle çalıştırmayı tercih ediyor birçok işveren. Suriyeliler için kamplarda imkânlar sağlanmaya çalışıyor. Ama kamp dışı çok büyük bir nüfus var. Diğer mültecilere nazaran bir takım avantajlara sahip ama buna rağmen kötü şartlarda yaşıyorlar” şeklinde konuştu.
HANDAN TUFAN – DİHA
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.