“Türkiye, mültecileri bir silah olarak kullanıyor” Suriyeli bir mülteciyle röportaj

Suriye’deki savaş 5. yılını doldurmak üzere. Buna rağmen halen ülkenin geleceğiyle ilgili belirsizlik sürüyor. Suriyeli mülteciler bu belirsizlikte ne ülkelerini dışarıda tutarak ne de geldikleri ülkelerde onlara sunulan ‘destekle’ yeni bir yaşam kurabiliyor. Onların hayatları da savaşın belirsizliği gibi sürüncemede.

Suriyeli mülteciler, sığındıkları birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de çeşitli sorunlarla yaşıyorlar. Mülteciler, artık dondurucu soğuklarda bile ölümü göze alarak Türkiye’den Avrupa’ya gitme konusunda tereddüt yaşamıyor. Öte yandan Londra’da düzenlenen Suriye Donörler Konferansı’nda konuşan başbakan Ahmet Davutoğlu Suriyeli mültecileri evsiz, gıdasız, güvencesiz bırakmayacağını söyleyip, Suriyeli mülteciler için 30 milyar dolar harcandığını belirtiyor.

Suriyeli mültecilerin yaşadıkları zorlu koşullar gündemdekini yerini korurken geçtiğimiz günlerde mevcut mülteci deneyimlerinden çok farklı bir göç hareketine tanıklık ettik. Ukrayna’da yaşayan Ahıska Türklerinin Ukrayna’dan alınarak Türkiye’ye getirilmesine, başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan tarafından karşılanmasına ve sonrasında bütün ihtiyaçları giderilmiş Erzincan’daki TOKİ konutlarına yerleştirilmelerine tanık olduk. Bu duruma karşılık daha önce ailesi Türkiye’de yaşayan ve ailesinin Osmanlı dönemine ait kimliği bulunan Suriyeli Kürt bir mültecinin vatandaşlık başvurusunun 2 buçuk yıldan bu yana cevapsız bırakıldığını görüyoruz.

Yaşanan gelişmeleri, Suriye’deki durumu, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin yaşamlarını ve Türkiye’nin mültecilere yaklaşımını 2 buçuk yıl önce Türkiye’ye gelen ve vatandaşlık başvurusunda bulunan Suriyeli Kürt mülteciye sorduk.

Türkiye’ye ne zaman geldiniz?

İki buçuk yıl oldu. Eşim ve bir çocuğumla beraber Şam’dan geldim. İki çocuğum da Türkiye’de dünyaya geldi.

Türkiye’deki yaşantınla ilgili ne söylemek istersin?

Ne diyeyim. Valla, pis pis geçen bir zaman. İş yok, kalacak yer yok, çalışıyorsun paranı vermiyorlar; haksızlık yapılıyor. Zaten iş bulunmuyor, bir iş bulunduğunda ise işi veren kişinin derdi; seni az paraya çalıştırmak oluyor. Mesela Türkiye’de birine iş için 2 bin TL ödeniyorsa işi veren kişi senden aynı işi 500 TL’ye yapmanı istiyor. Bazen 1000 TL vereceğim diyenler oluyor onlarda çalıştırıp paranı vermiyorlar. Paranı istediğinde ise sen Suriye’den geldin mültecisin, bizden para isteyemezsin diyorlar.

Var mı böyle bir deneyimin?

Evet, ben bir ara Adilcevaz’da çalışıyordum. Bana aylık 750 TL verilecek diye anlaşmıştık. İş olarak konuştuğumuz ağaçların bakımı ve sulanmasıydı. Ama ben her işlerini yapıyordum. Elektrik arızası olurdu, dinamo arızalanırdı yapardım. En son koyunlar getirdi. Onlar için ayriyeten sana para ödeyeceğiz dediler. Ne koyun için ayrı para verdiler ne de bana vermeleri gereken diğer parayı. Sonra da bana git dediler.

‘aslan yaşlanınca tilkilere maskara olur’

Mültecilik yaşamını nasıl değerlendiriyorsun?

Mültecilik rezilliktir. İnsan için yaşadığı vatan, doğduğu toprak tatlıdır. Mesela Suriye’de bir değil üç arabam vardı. Villam vardı.  Çarşıda dolaşırken bir saygınlığım vardı. Cüzdanımda cebimde sürekli bir sürü para vardı. Ne para, ne yeme, içme yani yokluk diye bir şey bilmiyorduk. Çünkü işimiz vardı, çalışıyorduk. Bugün ise rezil olmuş durumdayım. Bir söz vardır ‘aslan yaşlanınca tilkilere maskara olur’ diye. Aslan yaşlanınca tilkiler onunla dalga geçer, haline güler. İşte bizim de halimiz aynı.

Ben bir mülteciyim. Buraya geldim. Arabam dairem, eşyalarım gitti. Ben kendimi yeni doğmuş gibi kabul ediyorum. Sıfırdan başlayacağım, hayatımı düzenimi kurmaya çalışacağım.

Diğer devletler mültecilere yardım verilsin diye para gönderiyorlar ama Türkiye mültecilere yardım ettiğini söyleyip mültecilere yardım etmiyor. Biz evimizde ölsek haberleri olmayacak ama bizim adımıza para alıyorlar.

Bugün hangi ülkeye sığınsan Almanya, Fransa, Britanya, İsveç aylık ödemeler yapılıyor. Ortalama 400 dolar kadar para veriliyor. Barınma sağlanıyor.

Kaçak yollardan Avrupa’ya giden tanıdıkların var mı?

Kayınbiraderim, 3000 dolar verdi. İstanbul üzeri karayoluyla Bulgaristan’a oradan Almanya’ya sonra İsveç’e gitti. Hayatı güzel, halinden memnun.

Sen gitmeyi düşündün mü?

O kadar param olmadığı için gidemedim. Param olsaydı buralarda kalmazdım, giderdim. Burada iki çocuğum dünyaya geldi. Dünyanın her yerinde eğer orada bir çocuk dünyaya gelirse mülteci olsun yada başka bir çocuk olsun dünyaya geldiğinde o ülkenin vatandaşı olur. Çocuğu doğar doğmaz vatandaş kabul ediyorlar. Burada ise bize yabancısınız diyorlar. Benim iki çocuğum burada dünyaya geldi. İşte kimlik deyip bir kağıt parçası veriyorlar o kadar.

Sağlık ocağına gidiyoruz isminiz yok deyip muayene etmiyorlar. Bazı doktorlar Kürt olduğumuz için hiç ilgilenmiyor bazen Kürt yada anlayışlı doktorlar ise muayene edip yardımcı oluyorlar. Sorun muayeneyle de bitmiyor. İlaç yazılıyor, eczane para istiyor.

Geldiğinden beri hiç devlet yardımı almadın mı?

Bir kere 500 TL yardım aldım.

Devlet dışında yardım aldığın kurumlar oldu mu?

İlkin geldiğimde yurtsever bazı kurumlara gittim. Onlar benimle bire bir ilgilendiler. Beni mahallede bir eve yerleştirdiler. Mahalleden bir arkadaşa benim için sorumluluk verdiler. Kira vermeden kalmaya başladım. Eşyalarımı eve koyduktan sonra o akşam evde kalmama izin vermediler gel sen bizim misafirimiz olacaksın dediler. Gittik bize yemekler ikram ettiler. Çocuklarımı muayene ettirdiler. İlaç aldılar. Sonra bizim hakkımızda mahalleliyi bilgilendirdiler. Onlar bana yardımcı oldular. 7 günde evimi kurdum. Sorumlu  arkadaş, neredeyse aldığı maaşı bile benimle paylaşıyordu.  O zaman bana çok yardımcı oldular.

Bu durum ne kadar sürdü?

7 aya kadar böyle devam etti. Ben utandım. Biri insana yardım edince yardım edeni de düşünmek lazım. İş aradım 600-700 veriyorlardı. Hesap yaptığımda 4servis değiştirmem gerekiyordu o durumda aldığım para evin giderlerine yetmeyecekti sonra Adilcevaz’daki işe gittim.

‘aslında biz Türkiye vatandaşıyız’

Galiba aileniz daha önce Türkiye’de yaşamış.

Bizim kökenimiz Kars’a dayanıyor. Dedemin babası Karsta yaşıyordu. Dedemin doğum yeri ise Van. Aslında biz Türkiye vatandaşıyız. O zaman dedeme bir ceza çıkmış. Küçük çocukları vardı. O yüzden Suriye’ye geçmiş, orada yaşamaya başlamış. Babam Suriye’de dünyaya geldi. Babam orda evlendi ve biz orada dünyaya geldik. Biz de Suriye vatandaşı olduk. Sonra savaş oldu ve biz buraya geldik.

Dedemin Osmanlı’dan kalma kimliği var. Biz kimliğimizle Suruç’ta nüfus müdürlüğüne başvurup Türkiye vatandaşı olmak istediğimizi bildirdik. Belgelerimiz hazırladık, raporlar yazdık evraklarımızı Ankara’ya gönderdik. 2,5 yıldan bu yana bu talebimize bir cevap bekliyoruz ama hala bir ses yok. Başkaları vatandaş olarak kabul ediliyor. Neden bizi vatandaş olarak kabul etmiyorlar? Sebebi Kürt olmamız. Kürt olduğumuz için bizi vatandaş olarak kabul etmiyorlar.

‘ülkem rahatlayana kadar yaşamımı burada sürdüreceğim’

Suriye’deki durum

Suriye’deki sorunlar daha çok sürecek. Esad gitmez. Gidecek deniyor ama Esad hayatta gitmez. Suriye’nin geleceği üç parçadır. Bir parça Kürtler, bir parça Sünni bir parça da  Aleviler, Şiiler olacak. Çünkü Suriye’de, Nusra, İŞİD, Ehrar Şam var. Ülkenin dört bir yanında savaş var. Orada hayat senin elinde değil. Suriye’ye kefenin elinde gitmen lazım.

Sen o yüzden Türkiye’de mi bir hayat kurmak istiyorsun?

Ülkem rahatlayana kadar yaşamımı burada sürdüreceğim. Sonra ülkeme gidip bir çadır açar işlerimi yoluna koymaya çalışırım. Şimdi orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Oraya gidip ne yapacağız!

Orada savaşanların çoğu cezaevinden çıkanlar, bağımlı olanlar, pis iş yapanlar bugün kendilerine, devrimci diyorlar. Yüzde 1’i muhalif diğerleri hep çete. Libya, Afganistan, Cezayir’den, Tunus’tan Fransa, Amerika, İtalya’dan, bütün ülkelerden geldiler. Hemen hepsi Türkiye üzerinden Suriye’ye geçti. Türkiye’nin hedefi ne? Kürtlerle komşu olmak istemiyor. Kürtlerin güçlenmesinden korkuyor.

Peki, Kürtlerin durumunu nasıl değerlendiriyorsun?

Artık Kürtler orada iyice güçlendiler ve bu güçlerini koruyacaklar. NeTürkiye, ne Arabistan ne Katar hiçbir şey yapamaz. Kürtler Eshab-ı Kehf’teki gibi derin bir uykudaydılar. Onlar kafalarını koyup 300 yıl yattıktan sonra gözlerini açtılar. Kürtler de öyle bugün uyandılar. Bütün dünya Kürtleri tanıyor.

Kobani’ye dönüşler olduğu söyleniyor, gitmeyi düşünüyor musun?

Elbette giderdim. Ama evin, eşyan kalacak yerin olmalı. Benim evim Şam’daydı. Mesela babamın evi Kobani’deydi. Ama o evde İŞİD vardı uçak vurdu yıktı. Biz o evde büyüdük ama o ev yıkıldı, gitti. Orada kalacak yerim olsa bir saniye durmam.

Bugün Suriye’de yaşanan savaşın bir benzeri Türkiye’de de bazı yerlerde yaşanıyor. Ve bu savaş daha genişleyeceğe benziyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsun?

Suriye’de savaş oldu biz Van’a yani asıl toprağımıza geldik. Burada bir şey yaşanırsa ben de burada halkla beraber ne yaşanacaksa yaşayacağım. Artık ya yaşam ya ölüm.

Suriye’deki savaştan kaçıp yaşamak için Türkiye’ye sığınmadın mı?

Evet, savaş var diye Türkiye’ye geldim. Ama artık kaçacak değilim.

‘Türkiye mültecileri kendisi için bir silah olarak kullanıyor’ 

Nasıl görüyorsun bütün bu gelişmeleri?

Eğer Türkiye doğru yola dönerse dünya güzel olur. Ama eğer Türkiye böyle olacaksa Suriye’den daha berbat olur. Türkiye Suriye kadar da dayanamaz. Çünkü bilen, bilgili bir sistem değil.

Bakın, devlet ve mahalle birbirine benzer. Bugün ben mahalleye gelip senin komşun oluyorsam, sen benimle iyi komşuluk yaparsan bende sana iyi davranırım. Sen bana yardım edersen ben de sana yardım ederim. Ben senin komşun olup bir gün çocuğunu döversem, bir gün eşini rahatsız etsem, bir gün sana sataşsam, bir gün evinin önüne çöp atsam bu gerginlik yaratır. Bu sefer siyaset de başkaları da devreye girer. Türkiye’de böyle Irak’ı kendine düşman yaptı, İran’ı düşman yaptı, Suriye’yi düşman yaptı. Hani hangi komşusu kaldı? Kimse kaldı mı? Amerika Türkiye’ye arkadaşınım diyor ama haline gülüyor.

Türkiye iki milyonun üzerinde Suriyeliye kapılarını açtı

Türkiye mültecileri kendisi için bir silah olarak kullanıyor. Mesela Türkiye Suriye’deki Kürtlere vuruyor değil mi Amerika’ya, Avrupa’ya mülteciler bende diyor. Mültecileri size yollarım diyor. Bana karışırsanız mültecileri gönderirim diyor. Kürtler karadan egemenliği sağlıyor, güçlüler. Toprak, tanklarla toplarla alınmaz; dürüst, temiz, yüreği güçlü insanların mücadeleleriyle kazanılır. Türkiye’de televizyona çıkıp mültecileri bakıyorum, koruyorum deniyor. Türkiye kimleri koruyor? Kampta kalanlara aylık 80 TL veriliyor. Oysa bir kişiye 400 dolar geliyor. Yani yaklaşık 1200 TL’den 80 TL veriyor ve ben mültecilere bakıyorum diyor.

Türkiye dürüst olsaydı hiçbir mülteci Türkiye’ye gelmezdi. Türkiye başına bela açtı. Savaştan önce Erdoğan, Esad’ın yanında oturup maç izliyordu. Erdoğan, eşiyle beraber Esad’ın yanında Halep’te oturup gülüp, eğleniyor biz kardeşiz, komşuyuz diyorlardı. Suriye’de biraz sorunlar baş gösterince Esad’ı hemen düşman ilan etti. İŞİD’i, El Nusra’yı destekledi, silah verdi. Bu silahlar yakalandı da. Silahları yakalayanları da zindana attılar. Neden? Yaptıkları ortaya çıkmasın diye. Herkes de bunu biliyor.

Eğer Türkiye İŞİD’i, El Nusra’yı, Ehrar El Şam’ı desteklemeseydi mülteciler Türkiye’ye gelmeyecekti. Zaten bir savaş olasılığı kalmazdı. Türkiye baktı ki Kürtler başarılı oluyorlar kalktı İŞİD’i destekledi. Ve sadece Suriye’de değil Türkiye’de de İŞİD’i doğurdu. İşte Kılıçdaroğlu Türkiye’nin 70 şehrinde İŞİD olduğunu açıkladı. İŞİD beladır. Beslersen sana karışmaz ama beslemediğinde sana zarar vermeye başlar. Türkiye şimdi İŞİD’e ne yapacağını bilemiyor. Çünkü o destekledi, büyüttü. Yarın İŞİD ona dönecek. Mesela Cerablus neresi, sınır şehri. Kim orada İŞİD, Azez’de kim var Ehrar El Şam. Dünyanın hepsi onları terör olarak kabul ediyor. Madem öyle niye onları vurmuyor?

 

Read Previous

Özgökçe’den Ahıska Türkleri ve Suriyeli mültecilerle ilgili soru önergesi

Read Next

Batı sınırından doğu Sınırına: Geri Kabul Anlaşması, “Push Back” ve Özbek mülteciler