Hükümet mültecilerin ‘gönüllü’ geri dönüşünü kolaylaştırmak amacıyla YUKK’ta yeni değişiklikler yapılmak isteniyor. Meclise sunulan yasa önerisi ile birlikte hakkında sınır dışı kararı alınan mültecilerin dava açması için verilen süre 15 günden 7 güne düşürülecek. Ayrıca kayıtsız mültecilerle dayanışma içinde olanlara da para cezası kesilebilecek. Avukat Taner Kılıç, düzenlemenin mülteci konusunda artan güvenlik politikalarına dayanak oluşturulduğunu dile getirdi.
Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri tarafından meclise sunulan son torba yasa değişikliği teklifinde mültecileri de yakından ilgilendiren maddeler var. Torba yasa, 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’ndaki (YUKK) 19 maddede değişiklikler öngörüyor. Söz konusu taslak İç İşleri Komisyonu’ndan geçti ve bu hafta meclis genel kurulunda görüşülmesi bekleniyor. Kanun değişikliğinin gerekçeleri arasında düzensiz göçle mücadelede daha verimli sonuçlar alınması, ‘gönüllü’ geri dönüşlerin arttırılması ve teşvik edilmesi yer alıyor.
Yasa Önerisindeki Değişiklik Önerileri
Haklarında sınır dışı kararı verilen mülteciler için 15 gün içerisinde idare mahkemesinde iptal davası açarak söz konusu kararı durdurabiliyordu. Yeni yasa değişikliğinde bu süre 15 günden 7 güne düşürülüyor. Geri gönderme merkezlerinde kalan mültecilerin hali hazırdaki hukuki yardıma erişimindeki yaşadığı zorluklar dikkate alındığında tasarının yasallaşması ile birlikte yeni hak ihlalleri ortaya çıkaracak.
Sınır dışı etme kararının iptali için dava açıldığında bu işlemin dava sonuçlanıncaya kadar kendiliğinden durması şeklindeki düzenleme geri getiriliyor, KHK öncesi döneme dönülüyor. Kanunun 53. maddesinin 3. fıkrasının son halinin “Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez” şeklinde düzenlenmesi öngörülüyor.
Değişiklikle birlikte idari gözetime ek olarak alternatif yeni yükümlülükler de getiriliyor. Hakkında sınır dışı kararı verilenler mülteciler, aile temelli geri dönüş, geri dönüş danışmanlığı, kamu yararına hizmetlerde gönüllülük esasıyla görev alma, teminat ve elektronik izleme/kelepçe uygulamalarına tabi tutulabilecek. Bu süre 24 aya kadar uzatılabilecek.
Kanunun “Sınır dışı etme kararı alınacaklar” başlıklı 54. maddesinde “Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler” şeklindeki h fıkrasına “ya da bu hükümleri ihlale teşebbüs edenler” ibaresi ekleniyor. Teşebbüsün nasıl, hangi yollarla tespit edileceği hususu kesin olmamakla birlikte, böylece sınır noktalarında henüz sınırı geçmemiş olan kişiler için de sınır dışı etme kararının alınabilmesinin yolu açılıyor.
Kanunun “Türkiye’ye giriş yasağı” başlıklı 9. maddesinin birinci fıkrasındaki “Türkiye dışında olup da” ifadesi çıkarılıyor.
Kanunun 57. maddesinde öngörülen önemli bir değişiklik de idari gözetime alınan yabancıların “uyruklarının tespit edilmesi amacıyla” elektronik ve iletişim cihazlarının incelenebilmesinin yolunun açılması. Hakim ve savcı kararı aranmayacak.
Kanunun “Türkiye’ye giriş yasağı” başlıklı 9. maddesinin birinci fıkrasındaki “Türkiye dışında olup da” ifadesi çıkarılıyor. Türkiye’ye giriş yasağının kapsamı halen Türkiye’de olan yabancılara da uygulanacak şekilde genişletiliyor
Kanunun 9. Maddesinin 7. fıkrası şu şekilde değiştiriliyor: “Kamu düzeni veya kamu güvenliği sebebiyle Genel Müdürlükçe; idari para cezaları ve kamu alacakları sebebiyle ise Valiliklerce yabancıların ülkeye kabulü ön izin şartına bağlanabilir.”
Uluslararası koruma başvuru sahiplerine tanınan genel sağlık sigortası hakkına da 1 yıllık sınırlama getiriliyor. Sadece özel ihtiyaç sahipleri ve bakanlıkça uygun görülenlerde süre sınırlaması aranmayacak. Gerekçe sağlık hizmetini erişim konusunda cazibe merkezi olmamak gösteriliyor. Maddenin bu hali uluslararası koruma sahiplerinin önemli bir kısmını sağlık hakkına erişimini kaldıracak.
Kanunun “İdari para cezası” başlıklı 102. Maddesi yeniden düzenlenerek geçerli seyahat belgesi veya izni olmayan yabancı kişilerin barınmasına, konaklamasına imkân sağlayan ve gayrimenkullerini kiralayanlar hakkında da idari para cezası uygulanacağı belirtiliyor. Değişikliklerle birlikte kaydı olmayan mültecilerle dayanışma içinde olanlara da para cezası kesilebilecek.
‘Artan Güvenlik Politikalarına Yasal Dayanak’
Yasa değişikliği teklifini Sivil Sayfalar’a değerlendiren İnsan Hakları Savunucusu ve İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonu üyelerinden Avukat Taner Kılıç, son yıllarda mülteci konusunda artan güvenlik politikalarına yeni mevzuat değişikliği ile birlikte yasal bir dayanak oluşturulmak istendiğini belirtti.
Teklifin içinde olumlu düzenlemeler olduğu gibi son derece tehdit edici olumsuz düzenlemelerin de var olduğunu dile getiren Kılıç, “Sınır dışı kararına karşı dava açmanın yürütmeyi otomatik olarak durdurma etkisinin yeniden geliyor olması son derece olumlu. Anayasa Mahkemesi’nin kararından itibaren beklediğimiz bir gelişme idi. OHAL döneminde getirilen düzenleme ile önemli bir ilke ihlal ediliyordu. Yoldan çıkan bir düzenleme tekrar rayına oturuluyor” dedi.
‘Maddenin Gerekçesi Son Derece Trajikomik’
Dava açma süresinin 15 günden 7 güne indirilmek istenmesini değerlendiren Kılıç, “Bunun gerekçesini kişilerin GGM’lerde kaldığı süreyi kısaltmak amacıyla olarak gösterilmesi son derece trajikomik. Uygulamada, hakkında sınır dışı kararı verilen kişilere tebligatın usulüne göre, kendi dilinde yapılmadığına, tercümanın hazır olmadığına ve bu tebligatın bir örneğin kişilere verilmediği örnekleri biliyoruz. Bundan dolayı birçok insan bu işleme karşı dava açması gerektiğini ve bunun hayati sonuçları olduğunun farkına bile varmıyor. Ailesinin bu konuda bilgisi varsa bir avukata ulaşmaya çalışıyor. Yoksa dava açması gerektiğini haftalar sonra algılayabiliyor. İdari mahkemeleri de 15 gün içinde açılmayan davayı reddediyor ve bu kişilerin sınır dışı edilmesi mümkün oluyor. Gerekçesinin aksine uygulamada son derece yanlış sonuçlar doğuracaktır. Bu sürenin aşağıya çekilmesi pozitif hukuka katkısı olmayacak. Anayasa Mahkemesinin üzerindeki iş yükü de artacak” diye konuştu.
‘Göç İdaresi 6 Aylık Süreye Uymuyor’
Uluslararası koruma başvurusu olanların genel sağlık sigortalarının 1 yıl ile sınırlandırılmasına da değinen Kılıç, “Yasaya bakarsak uluslararası koruma başvurularının 6 ay içinde sonuçlandırılması gerekiyor ama Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bu prosedüre uymuyor ve 4-5 yıldır bekleyip de henüz kendisi ile mülakat yapılmamış çok sayıda insan var. Dolayısıyla keşke yasada öngörüldüğü gibi 6 ay içerisinde kişilerin iltica başvuruları sonuçlansa. Sadece dezavantajlı gruplar ile bakanlıkça uygun görülenler için süre şartı aranmayacak. Bu da uygulamada polemik konusu olacak ve makbul olan-makbul olmayan mülteci tartışması olacaktır” dedi.
‘Red Kararı Verilenin GSS’si İptal Edilecek’
Düzenleme ile birlikte bakanlığın ödemiş olduğu genel sağlık sigortası primlerinin kişilerin ödeme gücüne göre istenebileceğinin dile getiren Kılıç şunları söyledi: “Bu ödeme gücünün kriteri ne olacak. İç İşleri Bakanlığı kişinin cebinde ne olduğunu nereden bilecek. Son derece uçuk bir uygulama geliyor. Yine bu kapsamda 87. maddedeki değişiklik uluslararası koruma başvurusu reddedilenler için hemen genel sağlık sigortasından çıkarılması söz konusu. Halbuki bu red kararından sonra başlayan bir yargısal denetim süreci var. Biz bu kararlara karşı dava açıyoruz ve bu tek dereceli bir dava da değil yani İstinaf ve Danıştay aşaması da var. Uzun sürecek bir yargılama süreci Ama bu düzenleme ile o yargılama sürecinde de kişiler genel sağlık sigortası korumasının dışına çıkarılacaklar Bu da son derece tehditkar bir düzenleme”.
‘Mülteciler Üzerinden Kaynak Oluşturulmak İsteniyor’
İdari gözetime ek alternatif düzenlemeler getirilmesine de değinen Kılıç, “Kamu yararını hizmetlerde gönüllülük esası ile görev alma nasıl uygulanacak, bilemiyorum. Eğer iyi niyetli düşünürsek ve sığınmacılara barınma ve günlük iaşe sağlanabilir ama ucuz sömürü ile istihdam edilmek isteniyorsa bu kaygı verici. Yasa değişikliği ile birlikte getirilmek istenen teminat ile bütçeye bir kaynak oluşturma gibi bir niyetleri varmış gibi gözüküyor. Teminat kişi ülkeyi terk etmezse ödenecek. Yine ikamet başvurularının şirketler üzerinden yapılmasının önü açılıyor ve kişilerin ödeyeceği hizmetin yüzde 20’si hazineye aktarılacak” dedi.
‘Cep Telefonu İncelemesi AYM’den Döner’
Hali hazırda mültecilerin telefonlarının mahkeme ya da savcılık kararı olmadan incelendiğini belirten Kılıç “Buna yasal bir dayanak oluşturulmak isteniyor. Kişinin cep telefonu incelendiğinde ona ait kişisel bilgiler de elde edilecek. Hakim ve savcının yetkisinde olan bir karar idareye veriliyor. Bu maddenin Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini düşünüyorum” diye konuştu.
‘Valiliklere Yetki Verilmesi Kaygı Verici’
Kılıç uluslararası koruma başvurularının değerlendirilmesinde valiliklere yetki verilmesine de değinirken “Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nde bu süreci gerektiği şekilde götürecek bir kapasite yokken bile taşradaki il müdürlüklerine bu karar yetkisini dağıtmanın daha da kaygı verici olduğunu düşünüyorum. Elbette bir ülkeye yapılan iltica başvuru ülke otoriteleri tarafından değerlendirmesi gerekiyor ama bunun yeterli liyakat, yeterli uzmanlık ve menşei ülke bilgisi ile donanımlı bir şekilde yapılması lazım. Benim uygulamada gördüğüm bu şekilde yapılmadığıdır” dedi.
Kaynak: Sivil Sayfalar