Cezayir’de yaşanan olaylar üzerine Türkiye’ye sığınan bir kişinin pasaportu bulunmadığı gerekçesiyle sınır dışı edilmesini engellemek amacıyla Anayasa Mahkemesine (AYM) yapılan başvuru üzerine AYM ilk “geçici tedbir” kararını verdi.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine mültecilik başvurusu sonucunun beklenmeden alınan sınır dışı kararına karşın AYM, sınır dışı işlemiyle kişinin yaşam hakkının ihlali, işkence ve kötü muameleye maruz kalma riskinin bulunduğunu belirterek “geçici tedbir” kararı aldı. Mültecilerin ve mülteci olduğu iddiasıyla bir ülkeye sığınan kişilerin özgürlüğünün ve hayatının tehdit altında olacağı yerlere gönderilmesini engellemeyi amaçlayan, iltica hukukunun temel prensiplerden olan, geri göndermeme (1951 Cenevre Sözleşmesi 33. Madde) ilkesi açısından önem taşıyan karar, AYM’nin ilk “geçici tedbir” kararı.
Hukuki süreç
Yakın zamana kadar Türkiye’de idare Mahkemelerinin etkili bir yol olmaması nedeniyle acil tedbir kararı verilmesi için başvuru Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılmaktaydı. AİHM, acil durumlarda, mahkeme içtüzüğünün 39. Maddesine göre, başvurucunun yaşam hakkı ya da vücut bütünlüğünün tehdit altında olduğu, işkence ve kötü muamele göreceğine ilişkin ciddi bir riskin mevcut olması halinde, “geçici tedbir” kararı vermektedir.
2010 yılında referandum ile kabul edilen Anayasa reformuyla, 7.5.2010 tarih ve 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile, Anayasa Mahkemesi’ne “bireysel başvuru” yolu açılmıştır. Bu anayasal reform ile bireysel başvuru bağlamında Anayasa’nın 148. ve 149. Maddelerinde değişiklikler yapıldı. Ayrıca bu değişikliklere paralel olarak bireysel başvuruyu daha da somut kılmak amacıyla 30.3.2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun kabul edildi. 6216 sayılı Kanun’un 49/5. maddesine göre; Bölümler, esas inceleme aşamasında, başvurucunun temel haklarının korunması için zorunlu gördükleri tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verebilir.
Anayasa Mahkemesine yapılan bazı tedbir başvurularının usuli nedenlerle ret edilmesiyle beraber ilk tedbir kararını Cezayir’den kaçarak önce Suriye’ye, daha sonra da pasaportsuz olarak Türkiye’ye geçen bir mültecinin başvurusu üzerine 30.12.2013 tarihinde verdi. Sınır dışı işlemini durdurmak amacıyla alınan tedbir kararı 6216 sayılı Kanun’un 46/5 maddesine ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 73. maddesine göre alındı. Karar, Türkiye’deki mülteci hukuku açısından büyük bir önem taşımaktadır.
Kararla ilgili sitemize bilgi veren sığınmacının avukatlarından MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Av. Abdulhalim YILMAZ, başvurucunun kısa sürede ülkesine sınırdışı edileceğini öğrendikten sonra, başvurucunun daha önce ülkesinde hapis ve işkenceye maruz kalmış olması nedeni ile tekrar ülkesine gönderilmesi halinde telafisi mümkün olmayan zararlara maruz kalacağı gerekçesiyle tedbir talepli bireysel başvuruyu İstanbul Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi kanalıyla 27 Aralık 2013 Cuma günü yaptıklarını ifade etti. Mahkeme’nin 30 Aralık 2013 pazartesi günü toplanarak tedbir kararı verdiğini, tedbir kararının ilgili yerlere, İçişleri Bakanlığı’na ve başvurucunun tutulduğu Yalova Emniyet Müdürlüğüne gönderildiğini söyledi. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin tedbir kararından bir hafta sonra, yaklaşık iki aydır tutulduğu Emniyet Müdürlüğünden serbest bırakıldı ve başvurucuya ikamet tezkeresi verildi.
“Karar hem bizim için hem de başvurucu için çok hoş bir sürpriz oldu”
Av. Abdulhalim YILMAZ, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği geçici tedbir kararı ile ilgili şunları söyledi: “Anayasa Mahkemesinin verdiği bu ilk tedbir kararının Türkiye’de, özellikle sığınmacı ve mülteciler için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Daha önce acil durumlarda AİHM’e “acil tedbir” başvurusu yapıyorduk, aynı gün veya bir-iki gün içinde tedbir kararı veriliyor ve başvurucu zulüm ve işkence riski altında bulunduğu yere gönderilmekten kurtuluyordu. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru dosyalarını incelemesi çok yakın bir tarihe dayanıyor. Ayrıca, daha önce yapılan birkaç tedbir talebinin usuli nedenlerle reddedildiğini, bu nedenle başarı şansımızın çok düşük olduğunu biliyorduk. Diğer yandan AİHM, son kararlarında Anayasa Mahkemesini etkili iç hukuk yolu kabul etmekte ve doğrudan başvuruları reddetmekteydi. Fakat Anayasa mahkemesinin şimdiye kadar geçici bir tedbir kararı vermemiş olması, ayrıca usul ve Türkiye’deki pratiklerden dolayı başvurunun kısa sürede incelenemeyeceği endişemiz vardı. Tüm bu verilere ve endişelere rağmen, umudumuzu da koruyarak Anayasa Mahkemesine başvurduk. Sonuçta acil tedbir talebimiz konusunda iki iş günü içinde karar verildi. Karar hem bizim için hem de başvurucu için çok hoş bir sürpriz oldu. Mahkeme “Başvurucunun ülkesi Cezayir’e sınır dışı edilmesi halinde bu ülkede yaşamına ya da maddi ve manevi varlığına yönelik risk bulunduğu iddiaları ciddi görüldüğünden, başvurunun esası hakkında herhangi bir hukuki değerlendirme yapılmaksızın bu aşamada koşulları oluşan tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi” gerektiğini belirtmiştirr. Mahkemenin esasa girmeden karar verebilmesi bizce de çok önemli. Bu tür acil durumlarda işin esasına girilmeden, geçici bir tedbir kararı verilmesi hukuki usullere daha uygundur. Ancak, Türkiye pratiğinde, özellikle de idari yargıda tedbir kararları konusunda neredeyse nihai karar gibi esas değerlendirmesi yapılmaktadır. Bu tedbir kararı ile 23 Eylül 2012 tarihinden bu yana bireysel başvuruları kabul eden Anayasa Mahkemesinin çok iyi bir şekilde çalışabileceğini, hızlıca karar verebileceğini, etkili olabileceğini görmüş olduk. Bu kararı Anayasa Mahkemesinin dinamik ve yenilikçi yüzü şeklinde değerlendirmek mümkündür. Bu tedbir kararından kısa süre sonra, tutuklu milletvekilleri ile ilgili olarak çok hızlı şekilde verilen kararlar da Yüksek mahkemenin bu dinamik yapısını daha iyi hissettirdi. Bu fotoğraf ile Anayasa mahkemesi, Türkiye’de işlemeyen veya çok hantal çalışan, temel hak ve özgürlükleri çiğneyen yargısal mekanizmaların hatalarını gideren bir yüksek mahkeme olarak görünüyor. Mahkemenin bu şekilde çalışmaya devam etmesi halinde, Türkiye’den AİHM’e gidecek başvuruların sayısını büyük oranda azaltacağı söylenebilir. AİHM gibi çalışan bir Anayasa Mahkemesi, Türkiye’de insan haklarının korunması bakımından çok önemli bir merci olacaktır. Umarım Mahkeme dinamik ve yenilikçi özelliğini devam ettirir. Çaresiz kalan insanlara bir çıkış yolu olmaya devam eder.”
Aşağıda Anayasa Mahkemesinin verdiği 30.12.2013 tarihli “geçici tedbir” kararı. Başvurucunun güvenliği nedeniyle ismi gizli tutulmuştur.
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.