Mülteci işçiler koronavirüs salgını sürecinde yaşadıklarını Evrensel‘e yazdı.
Favaz – Suriyeli mülteci
İzmir
Ben Suriyeli bir tekstil işçisiyim. Koronavirüs salgını öncesinde Basmane’de bir tekstil atölyesinde çalışıyordum. Çalıştığım atölye keten pantolon üretiyordu ve ben makineciydim. Yaklaşık 2 ay önce atölye üretime ara verdi. Ücretsiz izne gönderildiğimizi söylediler. İlk defa o zaman duydum böyle bir şeyin olduğunu. İki aylık süreçte patron bir kere bile arayıp neler yaşadığımızı sormadı. Sadece usta aradı.
Atölyede çoğunluğu Suriyeli, 20’nin üzerinde işçi vardı ve hepsi şu an benim durumumda. Bu sadece bizim atölyeyle sınırlı değil, Basmane’de onlarca atölye, binlerce işçi bizim durumuzda. Bir süre sonra işsizlik maaşı verilecek dendi ama sonradan öğrendik ki sadece sigortalı işçiler alabilecekmiş. Sadece Türkiyeli işçiler alabildi ama onların da hepsi değil. Türkiyeli işçiler arasında da sigortasız çok var. Çok az işçi alabildi bu parayı.
Mahallemizdeki tüm Suriyeliler bu durumda. Bir komşum inşaatlarda çalışıyordu, onlar da çok oldu duralı, diğer komşum lokantada çalışıyordu işleri azaldığı için haftada bir ya da iki gün gidiyor.
Biz 5 kişilik bir aileyiz. Eşim, ben, iki çocuğumuz (8-12) ve annem (66). İki aylık süreç bizim için çok ağır geçti. Bize hastalık ve açlık arasında bir tercih şansı da bırakmadılar, direkt açlığı reva gördüler. Salgınla ilgili haberleri ilk günden beri takip ediyoruz ve endişeliyiz, özellikle annem için çok tedirgin olduk. Suriye’de bombalardan kaçtık acaba burada hastalıktan ölür müyüz endişesi vardı. Evde kalın ve önlem alın diyorlar ama nasıl olacağını düşünmüyorlar. Gel çekene sor. Önlem almak için kolonya, dezenfektan, çamaşır suyu almak gerek ama alamadık. Kolonyanın en küçüğü 20 TL olmuş. İki çocuğumuz olduğu için Kızılay Kart alamadık.
Eve en kötü ekmek almamız gerekiyor. Yetişkinler idare eder de çocuklar edemez. Faturalar ve iki aylık kira birikti, ev sahibi ile kavgalı hale geldik. Bakkal koronadan dolayı veresiye satışları da kesti. Karantina günleri bizim için hapis hayatı gibi oldu. Çocukları evde tutmak zor oluyor. Televizyon da bir yere kadar işe yarıyor. Dışarı çıkmak istiyorlar. Çoğu zaman tek ya da iki öğünle durduk. Ramazan ayında kaç defa yiyecek olmadığı için sahur yapmadan oruç tuttuk. Ne devletten ne de belediyeden yardım alabildik. Burada bazı dernekler koli dağıttı onlar sayesinde bir koli de biz aldık.
Salgın bitti az kaldı diyorlar ama biz de bitme noktasına geldik. Bayramdan sonra çalışmaya başlasak bile borçlarımızı kapatmak zor olacak bizim için. Artık hastalık bulaşma riski olsa da çıkıp çalışmak istiyorum, hastalık belki öldürmeyebilir ama açlık öldürür. Geçici de olsa iş bulmaya çalıştık ama olmadı.
Eşim işsiz olduğundan bu yana eve sebze almadım
Emel – Suriyeli mülteci
İkitelli-İstanbul
Virüs geldiğinden beri 2 ay oldu. Bir aydır çalışanımız yok. Eşim bir ay öncesi ayakkabıda çalışıyordu. 2 bin 200 TL alıyordu. Bu işyerine yeni girmişti, bir maaş aldı. Sonra virüsten dolayı kapattılar işyerini. En son 1300 TL alacağı vardı işyerinden, onu aldı. Konu komşudan gelen yardımlar, bir de Kızılay’dan çocuk başına 120 lira veriyorlar aylık. Onlarla hayatımızı sürdürmeye çalışıyoruz.
Benim 6 çocuğum var. En büyüğü 13 yaşında en küçüğü 1.5 yaşında. Toplam 9 kişi yaşıyoruz evde. Virüs öncesi iyi kötü karnımız doyuyordu. Fazlasında gözümüz yok. Karnımız doysun yeter bize. Şimdi eşim üç gündür bir komşunun bulduğu karton toplama işinde çalışmaya başladı. Korkuyorum eşim virüsü eve taşır da çocuklarım hastalanır diye.
Geçer inşallah. Tek umudumuz bu, bayramdan sonra işyerlerinin açılması. Bu yeter bize. En azından evde kalmasından iyidir. Evde kalıp hiç para eve gelmemesindense en azından 5-10 kuruş gelir. Benim tek istediğim çocuklarımın kimseye muhtaç olmaması. Çocuklarım iyi olsun. Karınları doysun. Başka bir şey istemem. Çocuklarım en azından biraz okuma yazma öğrensinler. Çok isterim, güzel bir gelecekleri olmasını. Ama işte bir kişinin çalışması ile ne kadar olur?
Çocuklarım kola istiyorlar ama yok. Onlara diyorum, size kola alırsam yarın ekmek alamam. O zaman alma diyorlar. Eşim işsiz olduğundan bu yana eve sebze almadım. İlk ay vardı biraz paramız, ödedim kirayı. Kızılay’dan gelen para ile tamamladım faturaları ve kirayı ödedim.
Günde 2-3 defa çamaşır yıkıyorum. Virüs döneminde çok su kullandık. Kalabalığız, çocuklara sürekli ellerini yıkatıyorum. Korkumdan çamaşırları kaynarda yıkıyorum. İkinci kiram geldiğinde ödeyemedim. Ev sahibi oğlunu göndermişti. Elimde 500 lira vardı. Benin kiram 850 lira. Ev sahibine dedim bütün param bu. Ne yapayım? Ev sahibi dedi “Ben de kredi ödüyorum. Ben de kiracı sayılırım. Ben de sizden almazsam geçinemem.” Ne diyeyim? Biz yarını düşünmüyoruz. Bugün yaşayalım yeter bize, başka bir şey istemiyoruz.
Bizim hayatımız bu üç haftadan mı ibaret?
Mülteci kadın işçi
İstanbul
Merhaba benim ismim Fereşte K. Afgan’ım ve 3.5 senedir Türkiye’deyim. İstanbul’un Esenyurt ilçesinde ailemle birlikte yaşıyorum, 4 çocuğum var.
Ara ara iş buldukça Esenyurt’ta tekstil atölyelerinde çalıştım fakat çalıştığım hiçbir atölyede maaşımı tam alamadım. Çalıştığım yerlerin bazılarında günlük ücret alıyordum, bazılarında aylık. Günlük ücretlerim 10 saat çalışmaya 40-50 lira civarıydı genelde. Aylık maaş aldığım yerlerde asgari ücretin çok altında alıyordum. Aylık 800 lira civarı diyebilirim. Çok zorlayıcı koşullarla karşı karşıyayız. Geçim derdi bir gün olsun rahat bırakmadı bizi. 2 çocuğum küçük ama diğer iki oğlum 16 ve 18 yaşındalar. Okula gitmiyorlar ve çalışmaya mecburlar. 6 kişilik bir ailenin geçimini karşılamak çok zorlayıcı. Eşim yaşından dolayı çok zor iş buluyor. Aslında sağlığı kuvveti yerinde ama 52 yaşında. Yaşını duyunca işe almıyorlar. Korona başlamadan 1 ay önce işten çıkartılmıştım, sadece iki çocuğum çalışıyordu. Fakat koronanın başlamasıyla birlikte çocuklarımı da işten çıkartılar.
Gelirimiz olmadan nasıl yaşayacaktık diye düşünüyorduk, belediyenin yardım paketlerine başvurduk. İlkinde hiçbir cevap gelmedi, ikinci kez bir dernek üzerinden belediye paketlerine başvurduk ve yardımı aldık. Paketin içinde üç haftamıza yetecek kadar erzak vardı. Peki ya bizim hayatımız bu üç haftadan mı ibaret? Kiramızı iki aydır ödeyemiyoruz. Her şeyin normalleşmesi bir yandan hastalığın bulaşma açısından kötü fakat en azından iş bulabileceğimizi düşündüğümüzde keşke her şey daha erken normalleşse diyoruz.
Virüs bulaşsa hastaneler bize bakar mı bilmiyoruz
Muhammed – Suriyeli mülteci
İkitelli/İstanbul
Biz dört kişilik bir aileyiz. Babam ve ben çalışmazsak aç kalırız. Virüsten dolayı bir buçuk ay çalışamadık çok zorlandık.
Bir buçuk ay ben işe gidemedim. İşyerim kapandı. Zaten 20 yaş altı olduğum için iş de arayamadım. Arasam da iş bulamazdım. Her yer kapanmıştı. Babam kuaförlük yapıyor. Hükümet kuaförleri kapatınca, babam da kapatmak zorunda kaldı. İkimiz de çalışamaz olduk. Bir buçuk ay evde sıkıntıdan öldük.
Bir hafta oldu işe başlayalı. Patronum beni kapıdan alıp kapıya bırakıyor. İşyerinde maske ve eldivenle çalışıyoruz. Sosyal mesafeye dikkat ediyoruz. Ama hiçbir sağlık güvencemiz yok. Virüs bulaşsa hastaneler bize bakar mı bilmiyoruz. Babam da yeni açabildi işyerini. Babam için çok endişeleniyorum. Sürekli dikkat etmesi için uyarıyoruz. Onun işi çok riskli. Babam hastalık bitene kadar çalışmasın istiyorum. Ama o çalışmazsa yaşayamayız. Zaten zor geçiniyoruz.
En büyük sıkıntımız ev kirası ve faturalar. Kiranın yarısını anca verebildik. İşsiz kalırsak hiç veremeyiz. Ev sahibine durumumuzu anlatıyoruz, o da “Ben de çalışamıyorum” diyor. Bize “Ben nasıl yapayım?” diyor.
Elektrik ve su faturalarımızı ödedik doğal gaz faturamızı fazla olduğu için ödeyemedik. Bir buçuk ay, bizi üç dört ay geriye götürdü. Sabretmekten başka çaremiz yok.
Mülteciler işten atıldığında, iş kazası geçirdiğinde yasal hak kullanamıyor
Mülteci işçi
Denizli
Türkiye’de mültecilerin çalışma izni alma hakları var. Ama bu izini almak çok meşakkatli, çok masraflı, imkansız bir olaya döndü. Bunun da Türkiye’nin ekonomik krizinden olduğunu düşünüyorum. Bir patron Türk işçisi yerine mülteci çalıştırdığı zaman daha çok kâr ediyor, sigortasını yatırmıyor. Normalde mülteciler temel ihtiyaçlarını karşılamak için en zor işlerde en düşük ücrete çalışıyor. Genelde de Türkler aynı işlerde çalışmıyor. Devletin, Birleşmiş Milletler’in mültecilere yardım ettiği ev kiralarını ödediği söylentileri doğru değil. Mülteci iş garantisi, güvencesi, sigortası olmadan çalışmak zorunda kalıyor. İşten atıldığı, iş kazası geçirdiğinde yasal hak kullanamıyor.
Kadın mültecilerin bazılarının eşi yok, çocuğu var, daha zor şartlarda çalışıyor. Erkek mülteciden daha az paraya çalışıyor. Kadın işçiler tacize de maruz kalıyor. Yasal hakkı da olmadığı için sessiz kalıyor. Mesela bir işçi tekstilde çalışıyor. 20 gün sonra sahte bir kavga çıkartıyor patron. İşten atıyor. Açıkça da ‘Git ne yapacaksan yap’ diyor. Çalışma izni olmayan mülteci susuyor. Bunlar normal süreçte yaşanan sıkıntılar. Korona çıktıktan sonra durum daha kötü vaziyette.
Çalışan mülteci için ise sağlık önlemleri alınmıyor. Bir ekmek parası kazanmak için çalışıyorlar. İşyerlerinden atıldıktan sonra zaten pek para alamıyorlar. Şimdi de birçok mülteciye kira yüzünden evi boşaltması için baskı yapıyorlar. Birçok tanıdığım var, arkadaşına taşınmış, salgının geçmesini bekliyor.
Bir iki gün önce Evrensel gazetesinde gördüm, 86 işçi korona olmuş fabrika çalışmaya devam ediyor. O fabrikada devam edenlerin çoğu mülteci. Zaten en ucuz çalışanlar mülteciler. Kaçak olarak sigortasız çalışıyorlar. Karnını doyurmak için mecbur çalışacak. Şimdi koronadan dolayı mültecilere iş vermiyorlar. İş bulsa da daha fazla mesai yapacak. Bu olaydan sonra mültecilerin yaşam şartları daha kötü duruma geldi.
Başka bir olay da eşcinsel olarak İran’dan kaçıp Türkiye’ye gelen birçok mülteci var. Homofobi ortamında çalışacak durumları yok, iş bulma imkanı yok Türkiye’de. Mecbur kaldığı için para karşılığı cinsel ilişkiye girenler oluyor. Onların da sıkıntısı var.
Kaynak: Evrensel Gazetesi